17 Kasım 2013 Pazar

Yıkılma Sakın

Sana durlanmış kelimeler getireceğim
pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler 
kelimeler, bazısı tüyden bazısı demir
seni çünkü dik tutacak bilirim 
kabzenin, çekicin ve divitin
tutulduğu yerden parlayan şiir.

Zorlu bir kış geçirdim, seninki gibi neftî 
acıktım, bitlendim, bir yerlerim sancıdı 
sökmedi ama hoyrat kuralları faşizmin 
çünkü kalbim aşktan çatlayıp yarılırdı. 
Her sabah çarpışarak çekilirdi karanlık alnacımdan 
acılar bile duymadım kof yürekler önünde 
beynim her sabah devrimcinin beyniydi 
ayaklarım donukladı gelgelelim
sağlığın yerinde mi?

Yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor
halkın doğurgan dünyasına dalmakla
onların güneşe çarpan sesini anlamayan
dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri
seyir bile edemezken içimizdeki şenliği
yılgı yanımıza yanaşmazken 
bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat 
yıkılmak elinde mi? 
Boşuna mı sokuldu bankalara
petrol borularına kundak
kurşun işçinin böğrünü boşuna mı örseledi
varsın zındanların uğultusu vursun kulaklarımıza
yaşamak 
bizimçün dokunaklı bir şarkı değil ki. 
Bu yürek gökle barışkın yaşamaya alışmış bir kere
ve inatla çevrilmiş toprağın çılgarına
yazık ki uzaktır kuşları, sokaklarıyla bizim olan şehir 
ama ancak laneti hırsla tırpanlayamamak koyuyor insana
öpüşler, yatağa birden yuvarlanışlar
sevgiyle hatırlansa bile hatta.

Köpüren, köpürtücü bir hayatın nadasıdır kardeşim 
bütün devrimcilerin çektikleri
biliriz dünyadaki yorgunluk habire mızraklanır
dağlarda gürbüz bir ölümdür bizim arkadaşlarınki
pusmuş bir şahanız şimdilik, ne kadar şahan olsak 
ama budandıkça fışkıran da bizleriz 
ölüyoruz, demek ki yaşanılacak...

İsmet Özel

Hiç yorum yok: