‘’Sînesinden gelmesi gereken sesi işitmediğinde, o sesi
taşradan, başkalarından duymayı ister insan. Ne var ki gürültüsü ne denli
ziyade olursa olsun, gerçekte hiçbir aks-i sadâ, kişinin derûnundan duymak
ihtiyacı hissettiği o özgüvenin mini fısıltılarının yerini alamaz; ve tabiatıyla, susuzluk biteviye sürer
gider.
Benseverlik işte tam da bu noktada zuhur eder.
Kişi yanlış yere ‘taşrayla’ birlik olur ve tezahüratlar
arasında kendi kendini yüceltmek suretiyle, derununu harekete geçirmeye,yani
onu zor kullanarak konuşturmaya çalışır. Oysa ‘kendini sevmek’, ‘kendini önemsemek’ nu değildir aslâ.
Benseverlik, pamuk gibi yumuşacık ellerle okşanması gereken
gönlün haksız yere ve insafsızca yumruklanmasıdır.
Hoş, göğüslerini yumruklayanlar güçlü nârâlar atarlar, bunda
hiç şüphe yok. Lâkin bu nârâlar, aynı zamanda sinede saklı muhabbet duygusunun
incinmesine incelmesine de yol açar. Öyle ki yanlış anlaşılmış benseverliğin
şiddeti, dışardan çok içeriye zarar verir. Nârâlar, taşradan çok, sinede yankılanır.’’
Dücane Cündioğlu_Bir Mabed Savaşçısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder