3 Kasım 2013 Pazar

Gece

'' Herkesin güneşi gece olunca batar;
Benim güneşim her gece, akşam namazında doğar. '' 
Bu söz onların sermayesiydi; gecenin gölgesinde, vuslatla ayrılık tarafından eğitilirlerdi.  

Risale-i Aşk, Aynulkuzât

Gönlümü her an başka bir heyecana kaptıran nal seslerinin darbelerini, yerin sırtında duyuyorum.
Bu gecenin ıssız bir köşesinde, bu sessiz ve sonsuz gurbette, bu şehrin mezarlığa dönmüş Mont Parnasse'ına açılan pencerenin önünde durmuşum. Bakışlarım bu tozun toprağın derinliklerinde kaybolmuş; yüreğim vahşi bir kuş gibi, benden kaçıp, o özgür ve mutlu iki kırlangıçla kanat kanada uçmak için kendisini çılgınca duvardan duvara vuruyor. Bense, onu tutmak için kafesini sımsıkı elimde tutmuşum.

Ne zordur bu pencerenin önünde durmak!

Ne gece ama! Şu dünyada ne kadar büyük sevinçler meydana getirmeye, hayat, ne kadar mutluluklar, dolu dolu sıcacık tatlı şevkler, heyecanlar, tokluklar ve doyumlar yatarma yeteneğine sahipse, aynı ölçüde, derin, şiddetli, ağır, geniş, yüksek, benzer ve ilginç acıları vardır!

Ne yazık ki bu işi hep esirgerde çok zaman acılar yağdırmak ister; üzüntüden, gurbetten, susuzluktan, neden acıdan, üzüntüden, gurbetten, susuzluktan, tutsaklıktan, mahrumiyetten, eziyetten ve işkenceden daha çok hoşlanır bilmem. yok yok, sevinçlerde yaratır, hem de pek çok; ama az sayıda insan için,  bir dur tanesi için pırpır eden, sevinç çığlıkları atan bir serçeye benzeyen insanlar için.

Yanık çöllerin susuzluğunun çılgınlığına ve yakıcılığına benzeyen bir sonsuzluğa sahip olan, meleketûn yüceliğine ihtiyaç duyan; güzel, hayret verici ve yüksek imanlar besleyen; sevmede olağanüstü yetenekleri olan, kâinatın bile yaratmaya güç yetiremediği güzellikler yaratan gönüller için, bu gönüller için bir şey yapmaz. 

Hubut&Kevir

Hiç yorum yok: