22 Ocak 2016 Cuma

Insan ve endişe

Samuel pepys diye bir şahıs var 17 yy da bir günlük yazmış bu kişi:

https://en.m.wikisource.org/wiki/Diary_of_Samuel_Pepys/1660/January

1600lerdeki tum gozlemlerini yasami aksettirmis yazilarina...
Arkadaslari onemli kisilermis. sanattan onlarin calismalarini da aktarmis nasil ilerlediklerini vs.
Mimarideki restorasyonlari sehir kulturunu ve Degisimleri, insan iliskikerini kısacası tüm gozlemlerini... Döneme ait veri deposu gibi yani

Mesela biz restorasyonda bilgi yoplarken kalkın eski fotograflarina bakariz iliskikerine anilarina yasanmis ne varsa... halkla konuşmak bilgi toplamada önemli bi etkendir...  sonra o verilerle tarihe... sosyolojik cografik degisiklikkere vs bakilir...
O günlükte o yüzden önemli imiş iste adam derlemiş toplamış defter defter cok düzenlice tutmuş bu kaynakları...

Düşünüyorumda insanlar başarmak için yapmıyor
Büyük bi etki içinde yapmıyor.
Sadece gerçekten sevmek ve yapabildiğinle kendi sürecini geliştirmek şartlar olgunlaşınca... bişilere dönüşüyor adı başarı oluyor yada başarısızlık... o yolla olmayacagını da kanıtlayabiliyorsun, mümkünlüğünü kanıtladığın gibi... nasibin neresinde olduğu ise meçhul o da rabbin lütfu galiba...

Ama nedense biz okurken bunlari... başarıları.. güzel şeyleri... sadece sonuca odaklaniyoruz. Başarmakkk hee yoo başarmaaakkkk diyoruz

Kendimiz çabalarken de hadi zıplamalıyım başarmak a dioruz zıplayamayıncada kendimizi suçluyoruz.

Çok aptalca bi düşünce aslında niye öyle düşünüyoruz. Nerden kapıldık bu izlenime bilmiyorum.

Başarmak, evet başarmak değil.... süreç... ve dayaniklılık... önemli olan. Oysa biz neden yoldayken kaybettik hissine kapılıoruz... oysa küçücük küçücük başarılar yıllar yıllar sonra anlaşılıyor baksana. Hangi dahiye bilimadamına yaşarken ödüller yağdırmışlar? dünyanın mükemmel adamı yapmışlar? Hani biz mükemmel mükemmel diye tutturuyoruz ya!...

Hep öldükten sonra yıllar sonra aaa bu adam da bişiler yapmış iyi yapmış demişiz. Dibimizdeyken göremeyiz büyük bi perspektiften bakmamız gerekiyor... çok büyük bi perspektiften. Oysa biz ufacik çakıllarla debelendiğimizi saniyoruz. Niye böyle düşünüyoruz düşündürülüyoruz?? Çok ilginç değil mi ya... âhh insan acelecidir diyor Rab. Ondandir belkide hemen olsun bitsin mükemmel olalim?!

Hala aklen kabulleniyorum ama gönlüm endişelerle korkularla dolu... aklen buluyorum korkmamam gerektigini ama hala kısa sürede başarı planları yapıyorum ne ilginç...

" Doğu irfanının büyük bilgesi Sadî Şirazî, “İnsan nedir?” sorusuna “Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe” yani “İnsan üç beş damla kan ve bin bir endîşedir.” şeklinde bir cevap veriyor. Bu, şüphesiz ki bir bilgenin, bir sûfînin bütüncül bir insan tanımı değildir. Sadî, bu sözüyle insanın dizginleyemediği ihtiras ve arzularıyla ne hale gelebileceğini belirterek, insanın “kan ve endişe”den öte bir anlamı olması gerektiğini söylemek istiyor. "

Ya rab gönlüme düşür bunları...teskin et kalbimi... sabr ver, azm çaba ver... niyetimizi yoluna daim kıl. (Amin)



Posted via Blogaway


Hiç yorum yok: