21 Şubat 2013 Perşembe

New York



 Daha 20 cm uzaklıktayken özürlenen chicago halkının nezaket ve tutuculuğundan sonra öküzler semtine inmiş gibi olduğum şehirdir kendisi. Zira dikkat etmezseniz tepenize basıp geçerler metroda filan. Bide normal bişi gibi üstlerine alınmazlar. 

Ayrıca metrosu iki katlı; bunu nasıl mı öğrendim; yanlış indiğimi fark ettiğim duraktan karşı tarafa geçip ters istikamete bindiğim metronun başta bindiğim durağını da bulamadığımda… tabi bunun böyle olduğunu anlamak için bir iki kez dolaşmadım bi o yöne bir ter yöne geçmedim değil metroda… h dan tutunda yanlış hatırlamıyorsam z ye kadar filan metro vardı birde bunun altı üstünü düşünün… hayatımda ilk kez kayboldum deyip kaybolduğumu hissettiğim yerdi sanırım * * 

Tabi çok büyük şehir, bilmem ne; çok karışık göç almış bizdeki istanbulla anadolu gibi vs vs bir sürü şey söyleyenler olabilir. Hareketliliği yeter diyenler çok oldu bana onu savunmak için. Amerika finansman merkezidir hatta dünyanın vs vs eğitimi iyidir vs şartları ve iyi seçeneklerle karşılaşma imkanı daha yüksektir imkanları daha yüksektir eğlence sektörü, karışık ve kalabalık insanları sevenler için tam merkezi şu bu... Tamam kabul, seven sevsin; ben sevmedim. gözde büyütülecek ne bir yanı var ne bir heves edilecek hayatı çalışma şartları aşikar olduğu gibi yok efendim lüksünü yaşam kaitesini geçtim dediğim gibi o insanlıktan çıkma halini sürekli hissettiğim bir şehri sevmiyorum sanırım ben. Bir şehir önce insana insan olduğunu hissettirmeli bence. neyse... 

Ninja kaplumbağalar film sahnesine konuk olmuşsunuz gibidir şehrin genel yeraltı ve en çok bilinen yerüstü mekanları. bir kere o iğrenç kokuyla hissediyorum newyorku evet bildiğiniz o ninja kaplumbagalardaki yüksek borulardan yeraltından beyaz pardon grimsi boz bi duman çıkan sahnedeki görüntüyü düşünün ve onun iğrenç kokusunu. yer altı yani metrosu aynı çizgi filmdeki gibi vıcık vıcık fare… ve o insanlar o farelerle birlikte. kanıksayamadığım bu birliktelik için yere bakmadığımı hatırlıyorum sonrasında… 

times square... Caddeye yürürkenden hissediyorsunuz nereye çekiliyorum. yada hissedemeden bir anda orda bulabiliyorsunuz kendinizi...


 insan yogunluğu yada dev ekran ve ışıltıya bakarken neresi demeden bulabileceğiniz nadir mekanlardandır sanırım. Ekrana ve kalabalığa ait olabileceğiniz bir mekan. Evet yanlış kurmadım cümleyi. kalabalığa ve ekranların ışıtına boğuluyorsunuz odaklandığınız yada odaklandırıldığınız şey oluyorsunuz. zira dikkatinizi çekmek için kullanılan o kadar çok oyun eğlence gösteri grup reklam var ki...


Bişi yapmaya değil sadece ortama kapılmaya gidilebilecek bir yer. yaşamak benlik değil lakin görmeyeydim de demedim yalan olmasın şimdi. şöyle ki; o yoğunluğu bunaltıyı yada yönlendirilmeyi güçlü bir şekilde hissettiğiniz mekanı tanımlamanızı sağlıyor. Hani demiştim bir ara sanatla ilgili geçen bir tanımda sanat hakkında hiçbir şey bilmeyen birisi güzeli bilir ama neden güzeldir bilmez.


 Öyle bir şey; bizde bazı ortamlardan rahatsız oluruz bazı ortamlarda kendimizi rahat hissederiz bazı ortamlarda güçlü hissederiz bazı ortamlarda eziliriz. Mekanların, şehirlerin, çevrenin etkisi oldukça fazladır bu hislerin oluşmasında zihninizdeki o davranışları göstermenizi sağlayan fikirleri oluşturan bu tarz mekanlardır. ve direk diyemezsiniz şu bina var yada şu heykel var ve ben şuan şöyle hissediyorum onun yüzünden. diyemezsiniz ama hisseder tepki gösterirsinz. ya tedirgin olursunuz ya rahatlar gevşersiniz. neyse sözü uzatmadan bu meydan da ortalarda seyr eyleyen bir halde değil o yüzden bana neyi sevip neyi niçin sevmediğimi çok rahat hissettirdi. yada insanların neye hayran olduğunu, neyi önemsediklerini yada neden öyle bir yere ihtiyaç duyduklarını... bu sebeple önemlidir...

Kalabalıkta kaybolmuşken dev ekranlardaki kalabalığın yansımasını izleyip grubun içindeki kendini daha sonra grubun toplu bir şekilde bilinçli/siz hareketini görebilirsiniz... girişteki merdivenlerinden biraz tepeden o gruba bakmayla içine dalma arasındaki farkı da farkedersiniz. ilkin seyr ettiğiniz eylemin içindekii kendinzin gruptaki yansımasını hissedersiniz hissetmek isterseniz yada sadece orada bulunursunuz... sorgulamamak için sormamak cevaplamamak için sadece topluluk olabilmek için. neyse diyip yine dolaşıyorum etrafında... geçtim. 

 empire state binasından da gece görüntüsünde çok güzel seçebilirsiniz bu meydanı zira yüksek binaların tepesine kadar ışıldar o meydan çünkü boylu boyunca asılıdır elektronik tabelalar.

Cam ve çelik karışımı cephe karışımı o yansımayı sağlamak için ne de güzeldir. herşey aynadadır sanki.yada tepeden bakınca şehrin kalbidir sanki orası burdayim burdayım der durur. modern yaşamın malzemeleri modern yaşamın yansımasını ihtiyacını yada biliçsizliğini pöykürür sanki. ışık olsun gözler açılsın gözbebeği küçülsün... gözbebeği küçülsün! traji komik bir tepki refleks sanki... bedenimizin doğal reflaksi bedene/ doğal yapıya aykırı bir şeylerin olduğunun sinyalini veriyor sanki... aklıma çizgi filmlerde hipnotize olmuş o içe doğru halkalaşan gözler geliyor.

ya da yok yok… george orwell in 1984 kitabı; ‘' her şeyin bütünüyle devlete ait olduğu, her türlü aykırılığın yok edildiği; belleksiz ve muhalefetsiz br toplumda hiçbir umut ve çıkış yolunun kalmadığı kötümser bir geleceğin düşüncesini ‘' gözler önüne seren o yapıtı… ‘'özel hayatın mahremiyeti diye bir şey kalmadığı, sıradan yurttaşlar gibi, bir sistem içinde yaşayan hayatlar… ‘' şema tanıdık ve buraya uygun sanki… peki düşünün bizde özenilen hayatın neresi olduğunu görün ve düşünün; heveslenilen özenilen hayatın sonuçlarını varacakları noktayı kendileri çizmiş kendileri de endişeli tabi herkes değil zira endişe için farkında olmak gerekir, onu yazanlar yada film haline getirenler farkındalar diğer orayı o şekilde tanımlayanlar değil… 


küçük bir hatırlatma insan kendi kafesini taşıyan tek kuştur


brooklyn köprüsü; strüktürünün köprünün kendisini oluşturduğu bir insan yapısı. özelliklerine detayına girmeyeceğim zira isteyenler bulabilir. bana ilginç gelen şey köprünün aynı zamanda müze gibi kullanımıydı. evet bizde müzeler bile müze gibi çalışmazken amerikada beklide hayran duyulabilecek bir şey ki müze kültürünün çok bizim bildiğimizden bambaşka olmasıdır. üstüne basıyorum hatta bizim kadar tarihleri bile yoktur adamların sanat müzeleri ayrı tarih müzeleri ayrı bilim müzeleri ise bambaşkadır. her birinden edineceğiniz şeyler bambaşkadır. zira okula gitme müzeye git ellediğin her şeyden mi bişi aldırılır, insana aldırıyor adamlar.

Neyse konumuz köprüydü; köprünün üstünde bile yapımı yapan kişileri hakkında bilgiler sergilenmiştir. bir ucundan o otoyola bakarsınız bir tarafından geride bıraktığınız binalara geçmiş gelecek dönüşümüne; zira köprüde eskidir; o değişim içinde ki köprünün ününe bakarsınız sonra… evet ve illaki o sürekli fotoğrafı çekilen brooklyn olduğunu kanıtlayan o halatlarla fotoğraf da çekersiniz… köprüyü çekersiniz yetmez halatları fon kullanırsınız şehri çekmeye çalışırsınız… evet sadece köprüdür aslında; neyini sevdiniz ararsınız işte o bu şu şekilde… 

 özgürlük heykeli; fransanın hediyesi; dünyaca bilinen yine şehrin simgeleşmiş yapıtları arasına girmiş şehirle bütünleşmiş bir şey. feribotla şehirden uzaklaşıp şehre bakmaya yarayan bir şey sanki yada evet evet yada evvveett newyorka gittim demenizi sağlayacak bir fotoğraf almak için gitmeniz gerekecek bir yer. yoksa newyorku kim nereden bilsin dimi. öyle bir teması var. haa evet bi de unesco ya girmiş kültür mirası. 


centrel park; şehrin devasa yeşili. demini kalabalık dediğim kalabalığın kaç katını ve hatta şehrin gürültüsünü yutabilecek bir park.


 evet bizdeki bölük pörçük yeşil vardı surda bi yerde dediğimiz yeşillerden değil; işte yeşil diyebileceğiniz yine parmaka gösterebileceğiniz yada yöneldiğiniz yönde uzaklasmak istediginiz mekanlardan uzaklaşınca toplanabileceğiniz böyle bir yer arayınca aradığını aradığın yerde bulabileceğin bir yeşil. ve her bir noktasına da bir hatırlatma koymaya çalışmışlar hatta ve hatta dostluğu anımsatan bir köpek ismi varmış adını şuan hatırlamıyorum onun bile heykeli var.


 o büyük yeşilde kaybolmayan kültür yada hatıra parçacıkları yada yaşatılmak istenen şeyler… yada bilmem ne fiminin şu karesinin çekildiği yer yada şu sahnenin ve olayın geçtiği köşe işte şurası yada filmin şu sahnesinde falan ünlünün üstünde yürüdüğü köprü diye anlatılan bir park… 




Guggenheim müzesi; 

New york daki wright ın guggenheim ı için ; central park a bakan ön cephesinin arka cephesi ise oldukça ilginçtir. zaten newyork manhattan mimari yapısına ilginç bir bakış açısı kazandırmış ve civarındaki yapıların hiçbirine gerek organikliği gerek duruşu ile benzemeneyen guggenheim müzesinin sırtındaki yapıda guggenheimi yalanlayan cinsten değil adeta ona destek olmuş ve onu ön plana çıkaran bir background haline gelmiş bir yapı vardır.*

Müzenin iç yapısı da oldukça ilginç ve keyiflidir. cephede görülen sarmal yapının izlerini iç mekanda sergi alanlarını gezerken üstünde dolaştığınız rampa oluşturur. müze olduğu için sergilenen eserlerin ışıktan etkilenmemesi güneş ışığından zarar görmemesi adına mekanın orta kısmında tepeden ışıklıkla çözülmüş bir aydınlatma görürürsünüz ayrıca bu sergi alanının rampalı halini de tepeden gelen ışıkla galeri boşluğuna bakan yüzünü yaladığı için ayrıca hoş bir bakış açısı yakalatır ve her kattaki sergi alanını görebilmenizi sağlar.


Bu dışardan algılanan rampalı sistemin geri kalan yerlerinde ayrı ayrı mekanlara bölünmüş daha çok tablo şeklinde değilde bir kompozisyonla sunulan sergiler, kafeteryası ve satış elemanları dükkanını ayrıca asansör ve wc yi oluşturan yapının çekirdek kısmını oluşturan bölümler yer alır.

Lakin yapı bir o kadar etkileyici olsada wc sine girdiğimizde sonradan mı eklenmiş yapılmış bilmiyorum ama öyle olmasını umaraktan şunu belirtmek isterim ki; klozetin sağında ve solunda bırakılması gereken minimum boşluklar bırakılmadığı için oldukça komik trajik ve sıkıntılı beni hayrete düşüren bir mekan olmuştur wc si. hatta çıkıp tekrar emin olmak için girip fotoğrafladığımı söyleyebilirim.

Ayrıca göktelenlerinin tarihi ikiz kulelerin yıkılışıyla sıralaması hatta o tarihlerde yapılması beklenen başka eyaletlerdeki göktelenleri bile etkileyenn bir ana sahip şehir. ve göktelen sıralaması ve binalarını incelediğinizde falan tarihe kadar şu sıradayken hep ikiz kulelerin vurulduğu tarih öncesi ve sonrası diye bir ayrımla karşılaşacağınız şehirdir. 

Hiç yorum yok: