25 Şubat 2013 Pazartesi

Tek kuş!




'' İnsan kendi kafesini taşıyan tek kuştur ''


http://www.myspace.com/video/vid/100452806#pm_cmp=vid_OEV_P_P


Benim filmi izlerken zihnimde oluşanlar şöyle;





Oldukça manidar her sn si lakin; başlangıçta ki her şeyden önce farkındalık! hususu oldukça önemli.
yani bişiler yapmak harakete geçmek için önce farkında olmak gerekiyor. yalnız farkındalığı sağlayan şeyin ne olduğu söylenmemiş filmde yani onun o an diğerine rağmen onu farketmesını saglayan seyi... filmin vermek ıstedıgı o değil zira olması da gerekmiyor. ucu açık bırakılmak istenmiş ve hatta nasıl sorusunu düşündürtmek istemiş bile olabilir. 

Neyse filmdeki başrolün hareketleri yabancı bir yere girmesi, sorgulamaya başlaması merakı, merakına yenik düşen insanıntedinginliği ve hatta çıktıgı terastan tekrar ıcerı kaçması ılk basta... davranısları bası olmasa dahi hissettirirmiş bizlere. 

Neyse onu demeyecektim ben aklıma gecen bız ve ıkbal kıtabından alıntı yaptıgım noktalar yani özgürlük kısmı geldi yani birileri özgr bırakınca değil sanki kendi özgürlüğü için çabalayıp kendi serbest bırakınca kuslara yakalanmadan salıverdı bilmem sacma bi baglantı ama aklıma o satırları getirdi yeniden; lakın bu noktada tam istenilen bu muydu bitti özgür derken; filmin son sahnesi bir başka manidar kısım...burayı nasıl açıklayabilir peki??





Bir üstadın buna mütaabık cevabıdır ve oldukça elzemdir söyledikleri buyurun;

Üstad, filmin ana teması herkesin anlayacağı üzre özgürlük üzerine konuşlandırılmış. fakat simgesel ve metaforik anlatımla bunu desteklemiş yönetmen cloude weiss. bu da fransız avangard üslubuyla alman dışavurumcu akımının bir meczi, sentezi gibi yapıyor filmi. bu tarza aşina biri olarak, bu biçimdel dilin bir kısa filme yedirilebilmesi balonun çıkması için feragat şarttır. aziz matta incili'nde hakikate giden kapının dar olduğu vurgulanır. andre gide'in bu anlatıdan esinlenip yazdığı dar kapı romanı da bu minval üzre hatırlanması gereken kaynaklardan biridir. herkesleşmekten kaçınmak için hiçleşmeyi göze almak gerekir. sistemin dönüştürücü ve illüzyona bürüyücü musluklarına dudak dayamamak, susuzluğu kabul manasına gelir. yenilgi yenilgi büyüyen zafer der buna sezai karakoç. yani bir nevi susuz da olsa kendin kal mottosu. işte o zaman kafes açılır ve kendinden geçtikçe kuşlar sana bir engel değil şerik olur. tıpkı attar'ım mantıkit tayr'ında simurg'a ulaşan kuşlar gibi.

balon bizim ruhumuzdur, varlığımızdır. ikisinin de yukarı çıkması tesadüfi değildir. zira ruh da balon gibi o en mütekamil noktaya çıkar ve sıkışır. yukarı çıktıkça ruh, aşağıda kalan beden sıkışır ve daralır. o yüzden bilmek ızdırabı arttırır. hakikatr kapı açmak isteyen, ateşler içinde yanmayı göze almalıdır. hatta patlamayı, infilak etmeyi. zelilce yaşamaktansa güzelce ölmeyi.

özgürlük, kolektif ruh patlamasıdır çünkü... 

ve altından hakkıyla kalkılması beni hayran bıraktı. oldukça takdir edilesi bir sanatsal devrim diyebilirim buna.

özgürlüğü öz'ün gürlemesi olarak ele alır ismet özel. tarihin ilk köle isyanının kahramanı olan spartaküs'ün hikayesi de bu minvalde değerlendirilebilir. pink floyd'un another brick in the wall klibi vardır, hatta youtube'da türkçe altyazılısı da vardır. izlemenizi isterim. eğitimin öğütücü ve tektipleştirici yanıyla insanları birer fabrikasyon ve robot olarak standardizasyona tabi tuttuğunu anlatır. sosis makinesinin üstünde akan şeritte öğrenciler vardır kızlı erkekli. hepsinin fiziksel özellikleri farklıdır ve banttan kaydırılarak makinenin üstündeki delikten düşürülürler. alt tarafa iner makine ve bunca farklı insanın aynı özellikte sosisler olarak makineden çıkartıldığınj görürüz. işte bu film, özgürlüğün bu dönüştürülücü temalı çıkmazını ele alır.

bravo, farkındalık. özgürlüğe(cüzi tabiki bu özgürlük, zira insan esaretini bildikçe özgürdür. demokrasi ya da liberalizm sınırsız özgürlüğü savunur. islam da özgürlüğü savunur fakat kendi çizdiği hudutlar dahilinde) gidilen yolda ilk uğranılması gereken duraktır farkındalık. bataklıkta herkesin battığı bir çağda yaşamaktayız ve gitgide batmaktayız. bu bataklıktan çıkmanın ilk yolu bataklıkta olduğunu ve batmaya yüz tuttuğunu farketmektir. çırpınmaya başlaması kolların, bu farka varışın ardından gerçekleşir.

filmdeki farka varış ve farkında oluşun altının kalın ve sarih puntolarla çizilmeyişinin sebebi, bu farkındalığın determinist yani sebebe dayalı bir şey olmadığı, aksine fıtri ve insanın kendisinde bulunan bir köz olduğunun anlatılmasından sadır olur. insan bu közü ya yakar ya da yakmaz, tüm mesele bu.

sinemazingo.com'da size okuttuğum bir yazı vardı. michelangelo antonioni'nin il desertı rosso(kızıl çöl) filmi üzerine. orada modern insan ile barbar insan arasındaki farka dikkat çektiğim satırlara ve kazancakis'in yeniden çarmıh geriliş kitabından alıntıladığım iki kuş üzerinden özgürlük hikayesi iktibasına tekrar göz atmanızı tavsiye ederim. 

---

Hiç yorum yok: