27 Şubat 2017 Pazartesi

Toplumda Esitlik

" Islam da ümmet prensibi vardır, yani toplumsal, dinî kültürel ve siyasi birlik içerisindr tüm müslümanları birlestirme istegi bulunur. Islam milliyetçilik değildir, fakat bu toplum için milliyetçilik üstüdür.

Bu toplumda insanları ayıran ne varsa (tarikat,mezhep,siyasi görüş vb.)fikir ayrılıkları olsun,(toprak sahipliği,ırgatlık, toplumsal sınıflar vb) bunların tümü bu birlik prensibine aykırıdır, bu durumun engellenmesi ve yok edilmesi gerekir.

Bir toplum islamın iç iliskilerini panislamizmin ise dış iliskilerini degerlendirdiğu kadar islamcıdır. Islam bir toplumun ideolojisidir, Panislamizm ise siyaset biçimi. "

Islam deklarasyonu syf 55

Yeri gelmişken ingiltere notlarımdan bu mevzu ile ilgili gözlemlerimi bahsetmek istiyorum.

Toprak sahipliği ve toplumsal sınıf ayrımı Ingiltere suan hala devam etmektedir.

Toprak sahipligi hakkında:

Mimarlık egitimim devam ederken bir cok arsa ve araziye ingiliz bahcelerine ziyaretlerimiz ve calışmalarımız oluyor tarihini sosyolojik siyasi ve imari sistemlerini de topragi ve binayi anlamak için mecburen araştıyoruz.

Garip bir şekilde arsa sahiplerinin coknfazla toprağı oldugunu ve herbirinin topragina yapilacak insaattan dolayı insaat mimari ve tasarım hakkında yetkili kisilerce onlarca görüsme yapıp fikir sahibi oldugunu gözlemledim.

Bu toplumda tasarım ve insaat bilinci icin halkın bu bilgilere sahip olmasi bakımından çok pozitif bir şeydi. Çünkü turkiye osmanlıdaki sistem yani topragın devlete ait olması sebebiyle toprak üstündekiler toprakla dolayısıyla topragi üstünlestirecek bir digerinden degerlendirecek yahut farkini ortaya koyacak tasaları dertleri hiç olmadı. Bu durumu destekleyen diger bir etmen de statu farkliliklaridir tabiki. Öyle olsaydı bile bizde işlermiydi bilmiyorum çünkü müslüman bir toplumda gösteriş yarışı olmaması lazım. Kast sistemi ve statu asilzadelik yarışı ile aileler kendi topraklarini digerleriyle yaristirmak icin mimar arazi tasarimcilariyla kafa patlatıp kendi ideolojilerini göstermek için çok ugraşmışlar.

Tabiki ayrıca bizler gibi göcebe bir hayat degilde yerlesik hayatın verdigi bir gereklilik ve düzeninde etkisi var diyebiliriz. Savunma kaçma var olma gibi dertleri olmamış. Var olmak icin sömürmeyi kullanmışlar. Güç kullanma her daim savunmaları olmuş. Politika üst düzey kesimin elinde iken sisteme bağlı ve bu düzeni rahatı bozmak istemeyen kitleler koyunlar ve köleler olusturulmuş. Dinsel katliamlar toplumsal karisikliklar onkadar cok olmuski sistem olmadan islan olmayacagına inanmislar ve sisteme bagli kalan kisilerin ahlakinin da olacagina ve hümanizm in artacagina inanmışlar. Korku ya vicdan demisler.

Sisteme baglılıklarını ve nasıl kölelestiklerini de anlatmak isterim ancak bir başka notta bahsetmek yerinde olacaktir.


Hiç yorum yok: