“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu:
“İki haslet kendisinde olan kimseyi Allâhü Teâlâ şükreden ve sabreden (diye) yazar. Bu iki haslet kendisinde olmayan kimseyi de şükreden ve sabreden yazmaz:
Dînî hususlarda kendinden yukarıda olanlara bakıp onlara uyan ile dünya işlerinde kendisinden aşağıdakine bakıp da kendisini onun üzerine fazîletli kılan Allâhü Teâlâ’ya hamd eden bu kimseyi nimetlere şükreden ve belâlara sabredenlerden yazar.
Kim de dînî hususlarda kendisinden aşağıda olanlara bakar (ve kibirlenir), dünya işlerinde de kendisinden yukarıda olanlara bakar ve onda olanlar kendisinde olmadığı için üzülürse Allâhü Teâlâ o kimseyi şükreden ve sabredenlerden yazmaz.” (S. Tirmizi)
Belâya uğramış birini gören kimse
‘Elhamdü lillâhillezî âfânî mimmebtelâke bihî ve faddalenî alâ kesîrin mimmen haleka tefdîlâ’
derse ne olursa olsun ona, bu belâdan âfiyet verilir.”
(Mânâsı: Seni mübtela kıldığı beladan bana âfiyet veren ve beni yarattıklarının birçoğundan fazîletli kılan Allah’a hamdolsun).
(S. Tirmizî)
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.... (Kuşların nağmeleri yerine ümidin suskunluğunu....)
25 Aralık 2016 Pazar
Sabreden ve Şükreden..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder