24 Şubat 2016 Çarşamba

Alak sûresi

96. Sure - Alak Suresi
اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ ﴿١﴾
خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ ﴿٢﴾

Ikra’ bismi rabbikellezî halak(halaka).Halakal insâne min alak(alakın).

Alak Suresi | 1-2
Yaratan Rabbinin adıyla (Rabbin adına sana okunan şekliyle) oku (ve bildir insanlara). O insanı bir alak’tan (rahim duvarına asılmış zigottan/aşılanmış yumurtadan) yarattı. [bk. 22/5; 23/13-14]

كَلَّا إِنَّ الْإِنسَانَ لَيَطْغَى ﴿٦﴾
أَن رَّآهُ اسْتَغْنَى ﴿٧﴾
Kellâ innel insâne le yatgâ.En raâhustagnâ

Alak Suresi | 6-7
Ama doğrusu insan, kendisini müstağnî (Allah’a karşı ihtiyaçsız) görmesiyle azar (tâğûtlaşır, rablaşır/kendini tanrılaştırır).

أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى ﴿١٤﴾
E lem ya’lem bi ennellâhe yerâ.

Alak Suresi | 14
(O,) Allah’ın (her şeyi) gördüğünü bilmiyor mu?

***
Tefsir

Rasûlullah (s.a.) boyun ile omuz arasındaki etleri titreyerek dönüp Hadîce'nin yanına geldi ve; beni örtün, beni örtün, dedi. Korkusu ve titremesi gidinceye kadar onu örttüler. Sonra dedi ki: Ey Hadîce bana ne oluyor? Ve olanları Hz. Hadîce'ye anlattı,- kendimden endişeleniyorum, dedi. Hz. Hadîce ona dedi ki: Hayır, .asla, Seni muştulanın. Allah'a andolsun ki Allah seni hiç bir zaman için mahcûb etmez. Çünkü sen akrabalarına gider gelirsin. Sözün doğrudur, sıkıntıya katlanır, müsâfire ikram eder, haktan gelen musibetlere dayanırsın. Sonra Hadîce onu Varaka İbn Nevfel İbn Esed İbn Abd'ül-Uzzâ İbn Kusayy'm yanma getirdi. Varaka, Hz. Hadîce'nin amcasımn oğluydu. Câhiliyet devrinde Hıristiyan olmuş ve arap-ça yazı yazabilen bir kişiydi.
Varaka: Yeğenim ne gördün? deyince, Rasûlullah (s.a.) gördüğü şeyleri ona bildirdi. Varaka dedi ki: Bu, Mûsâ (a.s.)ya inen Nâmûs-u Ekber (Cebrail) dir. Ne olurdu keşke ben genç bir delikanlı olsaydım da, Allah seni kavminin arasından çıkarırken yaşasaydım. Rasûlullah (s.a.) dedi ki: O, beni kavmime karşı mı çıkaracak? Varaka dedi ki: Evet. Sana gelen gibi kime gelmişse mutlaka o, kavmine karşı çıkarılmıştır. Eğer ben, senin günlerine erişirsem sana kuvvetlice destek sağlar ve yardım ederim. Ne var ki Varaka fazla durmadan vefat etti.
***
İbn Cerîr Taberî der ki: Bize( İbn Abd'ül-A'lâ... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Ebu Cehil şöyle demiş: Muhammed sizin aranızda yüzünü ağartıp geziyor mu? Evet, demişler. O; Lât ve Uzzâ'ya andolsun ki, şayet onun bu şekilde namaz kıldığını görürsem, boynunu tepelerim ve yüzünü toprağa sürerim. Rasûlullah (s.a.) namaz kılarken Ebu Cehil onun yanma boynunu tepelemek üzere geldi.

Ebu Hüreyre der ki: Ebu Cehil'in herhangi bir şey yaptığı görülmedi, yalnızca topuklarının üstünden geri dönüp, eliyle kendisini koruyordu.
Ebu Hüreyre der ki: Ebu Cehil'e; ne oldu sana? denildiğinde, dedi ki: Doğrusu benimle onun arasında ateşten bir hendek vardı, dehşet ve kanatlar doluydu. Ebu Hüreyre der ki: Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Şayet o, bana yaklaşmış olsaydı; melekler tek tek onun uzuvlarını yakalarlardı.

Bunun üzerine Allah Teâlâ: «Hayır, insan azgınlık eder...» âyetinden sûrenin sonuna kadar olan kısmı inzal buyurdu. îbn Cerîr Taberî; bu kısmın Ebu Hüreyre'nin hadîsinde olup olmadığını bilmiyorum, der. Bu hadîsi Ahmed îbn Hanbel, Müslim, Neseî ve İbn Ebu Hatim, Mu'temir İbn Süleyman kanalıyla rivayet etmişlerdir.

Posted via Blogaway


Hiç yorum yok: