
Ariflerimizin: “ Aşk ve güzellik, ezelde birbirleriyle sözleşmişlerdir.” demeleri işte bu yüzdendir.
Bu, doğulu yaratılış felsefesidir.
Tanrı bile bilinmek, tanınmak ister.
Meçhul kalmak istemez.
Yalnızlık duygusunu, yabancılık ve gurbet acısını meydana çıkaran meçhul kalmaktır.
Her insan, okuyucusunu dört gözle bekleyen bir kitaptır.
İslam,yaratılış felsefesinde, Doğu tasavvufunun sözünü ettiği ''aşk'' ın yerine ''marifeti'' ne de güzel yerleştirmiştir.
Dediğim gibi (bkz: sevmek aşktan üstündür), aşk, ne denli güçlü ve güzel bir aşk olursa olsun, içgüdüsel bir ihtiyaçtır. Tabiatın aldatmasıdır ruh perdesi altında bedenin memurudur.
Oysa tanışıklık, insani ihtiyaçtır,ruhun işidir.
Birisi,insanı idrak ederde bizim o 'samimi saf gizli benimizi' anlayacak olursa, içimizde, gizlenmesi mümkün olmayan tarifsiz bir yakınlık ve tanışıklık duygusu yaratmış olur. bir ruh sadece bir durumda iken, bu dünyada iki kişi birçok kişi olduğunu, yalnız olmadığını görür. her halükarda , bir insan,bir kitap değilse de bir kelimedir ve ister istemez, bu sözün anlamını bilen birisine karşı gaybi bir bağlılık duyar. Elbette kelimenin, herkesin anladığı klişe , bayağı bir anlam taşıyan , pek anlamı olan sözlük anlamını değil, onun sadece bir şairin hissedebileceği, anlaşılır ama nitelenemez ruhunu,ayrımını ve inceliklerini taşıyan özel anlamlarını... ''
Ali Şeriati- Hubut/kevir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder