30 Eylül 2013 Pazartesi

Ey vakti duymak doruğuna varanlar!











''............
Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız 
Yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça 
Üstü başı kükürtlü bu dünyadan 
Kancıklık 
Sıçradı çevirdiğimiz sayfalara 
Artık kimse bize haber vermeyecek 
Hemen şu tepenin ardında 
Saldırmaya hazır ve müsellah 
Bir düşman taburu durduğunu 
Çünkü gerçekten yok 
Böyle bir ordu 
Bir düşmanımız kaldı 
Kendi 
Dudaklarımız 
Arasında. 

.......... Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında 
Bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir 
Çırpını çırpını giden atlardan indik 
Girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına 
Zihnimiz, acizlerin şikayetleri sığacak kadar 
Kanırtılırken ses etmedik 
Öcümüz alınacak korkusuyla irkildik 
Kaldıysa bir soru içimizde 
O da birşey: 
Nerdedir yerle gök arasındaki ulak, 

Nerde biz?. 

Kimseden bir işaret gelmeyecek 
Bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa 
Söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca 
Hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi 
Kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile 
Öğretmek için cephe nedir 
Kıyam etti 
Torunu kucağında 
Dönünce bütün gövdesiyle döndü 
Bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda 
Bir bilinebilseydi 

Nedir veche.. 

Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar 

Sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden 
Omzunuzdan vaveyla heybesini atın 
Boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti 
Güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın 
Ağız dolusu gülmeden taşlıkta...''

NAAT- İsmet Özel

Hiç yorum yok: