18 Mayıs 2013 Cumartesi

Yorgunluk ve sızı


Zihnim uyuşuk gibi,
Hissiz gibiyim ya da çok hisli gibi de…

Ruhsuz gibi bir o kadar da gözlerim dolmaya muktedir…

Yorulmalı mıyım? Bu günlerde epeyce uyuyorum sanırım, oysa bedenim yorgun düsmeliydi ki düşünmeyeyim,
Koşu bandım olaydı ya sahi? Saatlerce koşup çatlayana dek yorulana dek çırpınaydim ya,
Hıh… Koşu bandı mı dedim ben, işi gücü olmayan modern insanın icadı, yorulamayan insanın yorulmaya can attığı icad…

Sahi kolaylaştırdıkdı her şeyi ya, zamanmız olacaktı yorulmayacaktık hani… böylece mutlu mu olacaktık, yorulmamak mıydı mutluluk… Yanışlıklar var sanki, doğrularımızda yanlışlar… ahh…

Eskilerin tarlalari gibi değil ya uğraşımız hani yorulup da yattığımız yeri begeneceğiz…

Ahh ki ahh önce yorulmamaya çabaliyoruz sonra yorulmaya… ığsanoğluyuz vesselam; sılaya gider evi özler eve gelir sılayı özler, bekarken evliliği ister evlenir bekarlığı özler demiş idi kuşçu.

Sızı var ise… yoksunluk var ise; iyidir vesselam. Yalvarış yakarış hasıl olur, acz insan aczaniyetini kabul eyler.
Sızı yoksa bolluk vardır bolluk sıkıntı ve boşluk getirir. Gereğinden fazlasına makil olanların derdidir sıkıntı demiş Schopenhauer, sıkıntıyla sızlandığım bi vakit şükürsüzlük içindeki benliğime dank etmişti bu sözleri… öyle ağır gelmişti ki… 

Hiç yorum yok: