27 Şubat 2017 Pazartesi

Avrupalı olmak

Avrupalı olmak...
Avrupadan olmak...
kavramları hakkında,
Sunu gözlemledim ki burda insanlar gruplaşırken avrupalılar bir tarafa amerikalılar bir tarafa ingiliz kesimide üst kesim ve kırsal kesim diye 2 tarafa asyalılar ise başka tarafa ayrılıyor. Olan biz türklere oluyor. 😅😊 mediterian kısmı araplar mı? Onlarda batı hayrancılığı ile avrupalilara yanaşıyor yahut kendilerince bir grup olusturuyor. Ancak hepsi olmamakla birlikte çogunlugu avrupa grubu etrafinda. Zaten genelde uzun sure savas yüzünden batı ülkelerinde yasamış olanları var. Bir nevi asimile olmuslar ve bunu kabullenmisler. Helal haram farkını gözetmeyen bir sözde müslüman haline dönüşmüsler. Tabiki araplarda kendi içinde gruplara ayrılıyor soudiler çok baska kuveyt ve morocco tarafları baska baska.

Neyse...
Konumuza dönersek,
Sözlere yansıyan ifadeler ve tavırlara bakarak fransız italyan hollanda degil "europe" gibi bir zihniyet hakim.

Aliya izzetbegoviç ın notlarını okuyunca bir kez daha emin oldum. Evet bu yüzden dedim.

" Fransa ve almanya nın ileri görüşlü insanları, milletlerine, kendilerini Fransız ve almandan ziyade Avrupalı olarak görmelerini salık veriyor.

Bu iddia ilk başta kabul edilmez görülsede Avrupa Ekonomik Toplulugunun ( AET ) olusturulması, XX. Yüzyıl Avrupa tarihinin en yapıcı olayını temsil etmektedir. Bu milliyet üstü yapının kurulması, Avrupa milletlerinin milliyetçiligi ugrattıkları ilk gercek maglubiyettir. Milliyetçilik artık küçük ve hatta orta düzeydeki milletler için bile çok pahalı bir lüks haline geliyor. " syf 99 islam deklarasyonu

Evet...
Avrupanın ve avrupalıların birbirinden güç alma birlik olma gibi bir düsturları var. Bu birlikle international olduklarını ve baska kültülere açık olduklarını ve dolayisiyla çok hümanist olduklarını düsünüyor ve bununla gurur duyuyorlar.

Brexit te çıkan ingilterenin avrupadan ayrılma kararı hakkında ise... ingiliz genç kesim, bu international kültürler arası etkilesimin azalması olasığından oldukça rahatsızlar. Ayrıca ingiliz yaşlı kesimin oldukça bağnaz oldugunu ve ayrımcılıga kendi kalkını kötü gördugunu ve eger kültürel etkilesim olmazsa ingiltere de sosyal yapının çok kötüye gidecegini düşünüyorlar.

Bexit in oldugu zamanlar iskoçyadaydım ve avrupadan çıkma kararı imkansız gibi bakılıyordu. Keza iskoç halkı bu konuda kararliligini gösterdi. Ve hatta ayrılacaksa onlar ayrılsın biz duralım diyerek yüzyıllardır süren bagimsiz bir iskoçya hayali icinde yeniden adımlar devam ediyor.

Ingiltere kısmına gelince... genclerin dusuncesi ve korkusu yukarda bahsettigim gibiyken, Büyüklerin genel düsüncesini bilmiyorum. Asıl evet çıksın oyunu veren kesimle karsilasmadim henüz. Ancak yaslı nufusun fazlalıgından dolayı olsa gerek çıksın kararı agır basmış olmalı.

Devlet yetkililerine gelince...
Ingiltere her ne kadar avrupadan ayılsada bu tamamen kopuş demek degildir imajı verilmeye calisilıyor. Ticari ve turism etkilesimleri decam edecek tabiki deniyor. Avrupayla beraber is yapma ya devam deniliyor.
Lakin o zaman neden ayrılmalıydı ki?

Güç gösterisi...
Varlığının gücünü yokluguyla kanıtlamak istiyor ingiltere. Önce geri adım atacak cekilcek bensiz bir hiçsiniz imaji verilecek ve geri dönecek sahalara. Almanyanın yaptırımlarından rahatsızlığına bi nevi cevap niteliginde. Ingilizler gercekten asiri politik ve saglamcı insanlar. Farklı olmak asilzade olmak çok önemli.
Uzun vadede hedefler çok önemli onlar için.
Biz kendimize yeteriz yetebiliriz düsturunu kanıtlamak  kaybettikleri saygınlığı biraz toparlamak istiyorlar şöyle bir dogrulup silkinmek ayakta yürünek istiyorlar avrupalılar icinde. Iyi ya gündemdeyiz iste tüm dünya brexiti konusuyor popularitemiz düsmüstü diye gırgır geciyorlar.

Bu süreci hemen isleve koymama sebebi olarak halkı ayrılamya alıstırmak olarak düsünüyorum ben. Yani eninde sonunda çıkacaklar geri gelmek sartıyla.
Konferanslarla evet kötü olacak ama... sunlarda var konusması yapılıyor ve halkın endiseleri korkuları gideriliyor.

Daha önceki postlarımda dedigim gibi sisteme  asiri baglı halk kavga etmek yerine bekliyor.duygusal davranmıyor. Isi uzmanlarına bırakıyor.



Posted via Blogaway


Islam nizamı çalışmaları icin örnek : Pakistan islam cumhuriyeti

"Pakistan islam nimazımının günümüz sartları ve gelisim düzeyinw uygulanmasının genel bir provasıdır. Islam öncüleri Pakistan da  yola çıkarak neyin nasıl yapılıp yapılmaması gerektigini ögrenebilirler.

Pakistanın kısaca olumsuz tecrübeleri :

1- yeterli özgünlük ve yapılandırmaya sahip olmaması

2-formalist ve dogmatik yaklaşım biçimi. Egitimin acil çözüm gerektiren sorunlarıyla ilgilenmek yerine, enerjilerini şeriat hukukunun evlenme ve ceza kanununlarının ne derece uygulanacagı konusunda tüketmiş nihayetinde fikir ayrılığına düşmüsler.

Başarılı olmak için tecrübeli ve nitelikli olup güçlü ve homojen teşkilata mensup olmaları gerekmektedir.

Islam nizamı için verilen mücadele islamın özünün gerceklestirilmesi için verilen mücadeledir, bu da, milletin dinî ve ahlaki egitiminin saglanması ve toplumsal hukukun temel unsurlarının olusturulması anlamına gelmektedir.

Pakistan bizim imtihamlarla dolu büyü umudumuzdur. " diyor Aliya Izzetbegoviç islam deklarasyonunda.

Turkiye içinde seriattan bahseden kesimler icin duydugum endise pakistanın düsmüs oldugu yanlışlara düşecek olmasıdır.

Bence bu yolda ugraşan Türk halkı pakistan ın bu çabalarını deneyimini iyice incelemelidir.

Şahsımında bu konuda bilgisi yoktur. Aliya nın ayırdığı notlar kadarıdır. Ilerde bir arastırmada bu konuda yapmak gerektigini düsünmekteyim.

Gerekli kaynak ve döküman önerilerinizden memnuniyet duyarım.


Gayrimüslime karşı tutum

Bazen öyle zor durumlarda kalıyorum ki... vicdan ve merhamet göstermeli miyim göstermemelimiyim emin olamıyorum. Islama düsman olanlarla birlikte yasamak bu sebeple çok zor...

An oluyor unutuyor ve anadolu insanı baskın geliyor sizde özlemis oluyorsunuz ve sınırları kaldırıveriyorsunuz farkında olmadan.

Bu konuda hala kendimi egitmem gereken husular var.
Bizler çok duygusalız. Batı ise çok politik. Bu sebepten dikkatli olmak gerekiyor esasında...

Bu konuda tecrübe ve okuma yaptıkça tekrar bu mevzuya dönecegim.

"Kuran düşmanlarımızı sevmemizi emretmemiştir, fakat onlara karşı adil ve bağışlayıcı olmamızı emretmiştir. (Kuran 4/135, 16/126)"

"Şiddetin yapamadığını yüce gönüllülük tutarlılık ve cesaret yapabilir. (Kuran 16/125, 26/34-35)"
Syf 79 islam deklarasyonu

Islam toplulugunun diger topluluklara sergiledigi tutum: syf 81

1-Din seçme özgürlügü (kuran 2/256)
2- güç kararlı etkili müdafaa (kuran 8/61-62, 42/39-42, 2/190-192)
3-saldırı savaşı ve cinayet yasağı (kuran 2/190-192, 42/42)
4-iş birliği (kuran 49/13)
5- sorumluluk (kuran 9/4)
6- mütekabiliyet esası (kuran 9/8)

Posted via Blogaway


Kadın ve aile

"Eğitimsiz cahil geri kalmış ve mutsuz bir anne gelecekte Müslüman toplumların yeniden doğuşunu canlandıracak ve bu görevi layıkıyla ifa edebilecek evlatlar yetiştiremez.
Islam ın anneliğe toplumsal faaliyet rütbesi verilmesi için bir şeyler yapması gerekir. " syf 75

Kadın ve erkek esitligi düzgün kavramlarla açıklanmalıdır. Esitlik derken neden bahsediliyor ve sınırları nelerdir iyi bilinmeli. Zaman zaman esitligi savunsamda erkegin ve bayanın fıtratını inkar edemedigimiz dönemler olmuştur. Aliya izzetbegoviç bu izaha açıklı getirmiştir. Deger bakımından ve farklılıkları korumak bakımından aynı... bu izah beni oldukça tatmin etti.

" Kadın ve erkeğin aynı degere sahip olduklarını ve aynı şekilde aralarındaki farklılıkların da muhafaza edilmesi gerektigini savunan bir görüştür. Esdegerlilik ilkesi için kuranda 33/55.ayete"  bakılmasında fayda vardır.  Syf 75

"Medeniyet kadını kullanılan veya köle yapılan bir nesneye dönüştürmüştür, kadının yalnızca kıymet ve saygı taşıyabilecek kimligini elinden almıştır. Medeniyet annelik görevini gözardı ederek kadını temel ve degismez işlevinden mahrum bırakmıştır."
Islam deklarasyonu syf 76

Batıda eşitlik oldugunu savunanlar büyük bir gaflettedir. Mayıs haziran ve temmuz ayları 2016 yılı iskoçyanın edinburgh şehrinde yaşadım. Ve bizzat ögrendim ki iskoçyada (ingilterenin tamamı için geçerli mi bilmiyorum orası hakkında konusuyorduk o yüzden dar tutup cemberi iskoçya diyorum daha snra bilgi güncellemesi yaparım) aynı isi aynı saatte yapan bayan ve erkek aynı maaşı olmıyor!! Erkek daha çok para alıyor. Çok enteresan degil mi? Sebebini sorguladım öyle erkegin daha çok kazanmasi gerektiginde hemfikirler.

Aynı sekilde italyan bir arkadaşım bayanlara secme ve secilme hakkının en erken Türkiyede verildigini bu adalet hak hukuk esitlik konularinda Türkiyenin en önde gelen ülkelerden birinde oldugunu italyada çok sonra bu durumun gerceklestiginden bahsetti.

( Tarih analizi ve somut arastirma yapmadım bu konu hakkında elinde kaynagi bilgisi olanlar yorum bölümünden gerekli izahı yaparlarsa memnuniyet duyarım. )

Batıya hayran olan Modernist Türk halkından hemcinsimi buraya davet ediyor ve is hayatina adalete!esitlige! Sahit olmasını diliyorum.
ayni saat ve iste ayni gorevde çalısan erkek calisandan daha az kazanırkenki batıya hayranını koruyup korumadığını izlemek istiyorum.

Buyrun gelin batıya gelin yasayın ve görün!! Medyada anlatilan pazarlanan batıya agız şapırdatmak kolay.
Unutmayın ki batının en iyi yaptiği sey mükemmel pazarlamacılık. Bizdeki realite gercekcilikten bir o kadar uzak bir yaşam.

Ha sadece bize degil kendi sistemlerine kölelestirilmis insanları icinde bir gösteris. Pazarlama taktigi. Bu yüzden ise yariyor ya... deli rolü yapmanın en etkili ve kısa yolu deli olduguna inanmaktır. Muhtesem kusursuz ve gösterisli gözüyorsa öyle oldugu için degil olduruldugu gosterildigi için.


Vaad

" Yeniden doğuşun ilanıyla, güvenli ve huzurlu bir dönem vaadinde bulunmuyoruz, bilakis bizi huzursuz ve imtihanlarla dolu bir dönemin bekledigini söylüyoruz.

Bizi bekleyen günler refah günleri degil şeref günleri olacaktır. " syf 74 - islam deklarasyonu

Aliya Izzetbegoviç ne de güzel söylemiş.
Bunu idrak etmem hayli zaman almıştı.

Toplumca vaadlar hep güzel günler için... gececek ve bitecek i beklemek ummak hayal kırıklığı olusturmakta... ve sürekli sızlanıp durmaya sebep olmakta. Vaad ettigini elde edemeyen insanın hayal kırıklığıdır çünkü.

Oysa baştan en baştan çocukken öyle ögretilmeliydi bize. Burası dünya ve imtihan yeri. Hicbir zaman bitmeyecek çünkü biz hep imtihan olacagız denseydi bizlere... hayal kırıklığı olur muydu?? Sadece bunu vermek ve çocugun önüne çözemedigi bir problemi yığmak degil amacım. Aksine çözüm yollarını ve bu problemle başa çıkma yollarını ögretmelidir ebeveyn.

Evet zulm fazla... gaflet fazla ama Kurana sarılırsan cevaplarini bulursun demeli... teslimiyet sahibi hz ibrahimi musayı yusuf u anlatmalı.

Kuran talebesi yapmalı sabretmeyi teslimiyeti adım adım yutmalı ve Kuran ın mucizesi egitimi degisimi yaşamalı. Cahiliye devriminden insanlari cikarip ahlak ve edep timsali kinseler haline dönüstürme mucizesi var kuranın. Kuran insanı ve toplumu egitir. Sorunlarla basa çıkmayı kolaylastirir. Yalnızlık hiçlik zayıflık hissi Yaratanın varlığını hissetmek ve ona muhabbet beslemekle son bulur. Ümmeti hissetmekle benlikden bencillikten cıkar ve biz olur. Toplum inşa edilir.

O yüzden veremeyeceginiz saglayamayacaginiz vaadleri vermeyi çocuklarınıza... gerçeklerle yüzleştirin ve onlarla başa çıkmalarında onlarla beraber Kuran talebesi olun.

Olalım.



Toplumda Esitlik

" Islam da ümmet prensibi vardır, yani toplumsal, dinî kültürel ve siyasi birlik içerisindr tüm müslümanları birlestirme istegi bulunur. Islam milliyetçilik değildir, fakat bu toplum için milliyetçilik üstüdür.

Bu toplumda insanları ayıran ne varsa (tarikat,mezhep,siyasi görüş vb.)fikir ayrılıkları olsun,(toprak sahipliği,ırgatlık, toplumsal sınıflar vb) bunların tümü bu birlik prensibine aykırıdır, bu durumun engellenmesi ve yok edilmesi gerekir.

Bir toplum islamın iç iliskilerini panislamizmin ise dış iliskilerini degerlendirdiğu kadar islamcıdır. Islam bir toplumun ideolojisidir, Panislamizm ise siyaset biçimi. "

Islam deklarasyonu syf 55

Yeri gelmişken ingiltere notlarımdan bu mevzu ile ilgili gözlemlerimi bahsetmek istiyorum.

Toprak sahipliği ve toplumsal sınıf ayrımı Ingiltere suan hala devam etmektedir.

Toprak sahipligi hakkında:

Mimarlık egitimim devam ederken bir cok arsa ve araziye ingiliz bahcelerine ziyaretlerimiz ve calışmalarımız oluyor tarihini sosyolojik siyasi ve imari sistemlerini de topragi ve binayi anlamak için mecburen araştıyoruz.

Garip bir şekilde arsa sahiplerinin coknfazla toprağı oldugunu ve herbirinin topragina yapilacak insaattan dolayı insaat mimari ve tasarım hakkında yetkili kisilerce onlarca görüsme yapıp fikir sahibi oldugunu gözlemledim.

Bu toplumda tasarım ve insaat bilinci icin halkın bu bilgilere sahip olmasi bakımından çok pozitif bir şeydi. Çünkü turkiye osmanlıdaki sistem yani topragın devlete ait olması sebebiyle toprak üstündekiler toprakla dolayısıyla topragi üstünlestirecek bir digerinden degerlendirecek yahut farkini ortaya koyacak tasaları dertleri hiç olmadı. Bu durumu destekleyen diger bir etmen de statu farkliliklaridir tabiki. Öyle olsaydı bile bizde işlermiydi bilmiyorum çünkü müslüman bir toplumda gösteriş yarışı olmaması lazım. Kast sistemi ve statu asilzadelik yarışı ile aileler kendi topraklarini digerleriyle yaristirmak icin mimar arazi tasarimcilariyla kafa patlatıp kendi ideolojilerini göstermek için çok ugraşmışlar.

Tabiki ayrıca bizler gibi göcebe bir hayat degilde yerlesik hayatın verdigi bir gereklilik ve düzeninde etkisi var diyebiliriz. Savunma kaçma var olma gibi dertleri olmamış. Var olmak icin sömürmeyi kullanmışlar. Güç kullanma her daim savunmaları olmuş. Politika üst düzey kesimin elinde iken sisteme bağlı ve bu düzeni rahatı bozmak istemeyen kitleler koyunlar ve köleler olusturulmuş. Dinsel katliamlar toplumsal karisikliklar onkadar cok olmuski sistem olmadan islan olmayacagına inanmislar ve sisteme bagli kalan kisilerin ahlakinin da olacagina ve hümanizm in artacagina inanmışlar. Korku ya vicdan demisler.

Sisteme baglılıklarını ve nasıl kölelestiklerini de anlatmak isterim ancak bir başka notta bahsetmek yerinde olacaktir.


Toplum

" Islam toplumu içerisinde dinî ve duygusal sadakat tohumları taşır. Bu unsurun en açık biçimde görüldügü yer islam toplumunun temel birimi olan cemaattir.

Dış etkenlere ve bağlara dayanan topluma nazaran cemaat,iç ve somut bir topluluk olup manevi bir aidiyete dayanır ve insanlar arasındaki bağlar dolatsız yollarla bizzat tanısmayla kurulur.

Toplumun anonim bir bireyi ile diger anonim bireyi arasındaki iliskiden farklı olarak burada insan ve insan bireyi arasındaki ilişkisi vardır.  Insanların tanışıp kaynaşmasına vesile olan cemaat, toplumsal dayanışmaya ve iç uyuma katkı saglarken diger yandan teknoloji ve gitgide büyüyen kentleşmenin dogurdugu yalnızlık ve yabancılık hissini dağıtmaya yabancı olmaktadır.

Cemaate mensup hiçbir birey yalnız degildir. Bu iki anlama gelir, ne aklına eseni yapabilecek bir yalnızlık, ne de maddi ve manevi destegin esirgendiği, kendi haline bırakılmış bir yalnızlık çekmektedir. Eger bir müslüman etrafında başkalarınįn varlığını hissetmiyorsa Müslüman toplumu başarılı olamamış demektir.

Islam insanın insana dogrudan dogruya el uzatmasını ister. Bunu başaramadığımız sürece gerçek anlamda hiçbir şey yapmamış oluruz. Islam, devletin insanları birbirinden zor kullanarak ayırmak zorunda kalacağı bir durumun ebedileştirilmesine karşıdır. Islam bu durumu yalnızca şartlı ve geçici olarak kabul edebilir. Kaba kuvvet ve kanun yalnızca adaleti saglama araçlarıdır. Adalet ya insanların kalbinde bulunur ya da yoktur. "
Syf 49 -50 islam deklarasyonu

Burda bahsi geçen yalnızlaşmayı Ingiltere de oldukça açık ve net görmekteyim. Insanlar arasındaki ilişkiler yalnızca çıkara bakıyor ve aile icinde dahi bir karşılıksız verme olayı mevcut degil. Sadece maddi degil manevi degerler sevgi saygıdan da bahsediyorum.

Ingiliz bir arkadasımla konusurken kendisi bu durumdaki buhranlarını neler hissettigini anlatmıştı. Kendisi 1 yıl kadar Romanya da yasamış ve ancak sonrasında toplumunu sorgulamaya yanlışları farketmeye tanımlamaya baslamış.

(Kücük bir anekdot, imkanınız varsa yahut imkan olusturabilirseniz baska insanları kültürleri tanıyın. Bu sizin kendinizi kendi toplumunuzu daha iyi tanımanıza çok fayda sağlayacaktır.)

Ingiltereye geldigim günden beri gerek isimden dolayı gerekse turist olarak gezerken bir çok kilise ve katedral gezdim gezmekteyim. Farkettigim sey burda kilise insanları toplama aracı sosyal aktivite yapma aracı olarak islev görüyor. Iste efendim cocuklar icin aktiviteler cizim karakama ufak bilim deneyleri büyükler icin konusma ortamı tarih anlatma vs. Ilk baslarda vay be diyorsunuz ne kadar mutlular ve sosyaller... ancak sonrasında ögreniyorsunuz ki bu toplanmalar olmasa insanlari bir araya getirecek aile akraba yahut sosyal iliski bagları yok. Bir şey daha o kadar cok sosyal toplum kurulusu var ki... ve burda insanalr onlardna birine ikisine mutlaka üyeler... ve birbirlerini tanimlarken onlarla tanımlıyorlar. Aidiyet duygusuna o kadar açlarki... psikoloji ve sosyolojiye ilgisi olanlar bunun ne demek oldugunu çok iyi anlarlar.

Isin ilginc yanı ben bunların bizim toplumumuza islamdan geldigini bilmiyordum. Kültür iste filan diyordum. Ancak bizlere bu degerleri veren kültür degil bu kültür dedigimiz seyi olusturan islam nizamı imiş. Islamın bize sagladığı yukardaki aliya izetbegovicin bahsini ettigi düzen hissiyat ve sosyal iliskiler olmasa sizce böyle bir kültür olabilecek miydi?

Peki bizleri islamdan neden uzaklaştirma politikası güdüyorlar sizce?? Bu kavramlarımızı ve sosyal yapımızı darmadagan etmek için.

Arkadasım sahip oldugunuz şey aile kavramı öyle degerli ki... derken ki halini ruhiyeti yorgunlugunu yalnızlığını... keşke sizlere gösterebilse idim. O Turkiyedeki bu degerlere hayran kalmışken bizlerin şapşalca batıya bakması ne büyük bir acıdır.

Degerlerimiz nerden nasıl geliyor kimiz nasil kazandık bu degerleri... lütfen kendinizi ve cevrenizi tanıyın. Lütfen kim oldugunuzu hatırlayın.
Lütfen...



Islam

"Dünyanın manevi olarak bölündüğü sorunlardan din ve bilim ahlak ve siyaset bireysel olan ve toplumsal olan maneviyat ve maddiyat arasındaki bağlara dikkat çekecek olursak, Islam dini aracı bir fikir, islam âlemi ise parçalanmış dünyanın arabulucu milleti görevini üstlenmiştir.

Mistisizmden arınmış bir din ve ateizmden arınmış bir bilim vaadiyle islam, arlarında fark gözetmeksizin tüm insanları ilgilendirebilir. "

Islam deklarasyonu
Syf 45


Müslümanın Tembellik Sebebi ve Çaresi

" Her yeniden doguş üretken dokunuşun sempatinin ve bir toplumun, milletin geniş kitlelerinin bilinçli etkin unsurlarıyla yapılan iç anlaşmanın sonucu olarak ortaya çıkar. Öncülük eden istek ve fikirdir, millet ise her derin hareketin canını ve kanını temsil eder.

Sıradan bireylerin katılımı en azından onayı olmadan tüm bu hareketler yüzeysel olur ve istediği etkiyi sağlayamaz.

Kitlelerin tembelliğinin sebebi zorlama, tehlike ve çatışmaya karşı gösterilen dogal bir savunma ise buna bir çözüm bulmak mümkündür.

Fakat bu tembelliğin sebebi yalnızca kitlelerin istekleri ve hisleriyle uyuşmuyor diye çatışma fikrini reddetmekten kaynaklanıyorsa bunun çaresi yoktur.

Toplum islami mücadeleyi gerçekleştirmek istiyor, fakat kendi aydınlarının yardımı olmadan bunu yapması mümkün olmayacaktır. Yabancılaşmış aydınlar kendi fikirlerini kendi programlarını dayatıyorlar ancak kağıt parçasında kalan bu idealler uğruna canla başla mücadele edecek bir kitle bulamıyorlar. Karşı güçler bu şekilde etkisizleştiriliyor bu tür beceriksizlik ve eksikliğe sürülleniyor.

Müslüman toplumların umursamazlığı genel bir umursamazlık degildir. Bu milletin islam ı dış ve yabancı saldırılardan koruma biçimidir. Islam mücadelesinin en küçük kıvılcımlarının belirdiği yerlerde bile sıradan insanlar savaşmaya zorliklara katlanmaya ve kaybetmeye ne denli hazır olduklarını ispatlamışlardır.

Islamın olduğu yerde umursamazlıga yer yoktur.

Müslüman kitlelerin hissiyatını hareketlendirmek ve yeni bir yok çizmek için bir fikir gereklidir. Bu, sıradan bir fikir olamaz. Derin hissiyata uygun bir fikir olması gerek. Kısacası bunu, yalnızca islam düsüncesi yapabilir.

Tek bir çare bulunmakta:

Islam temelli düşünen ve hisseden bir aydın kitlesi oluşturmak. Bu aydınlar islamı mücadelenin bayrağını dalgalandırıp müslümanlarla birlikte islam fikrini gerçekleştirmeye koyulabilirler. "

Islam deklarasyonu
Syf 37-38


Müslüman toplumların gerileme sebebi

" Duraklama ve gerileme dönemine gebe zamanlarda, Kuran ın toplumdaki yeri neresiydi?

Kitaba olan sadakat kaybolmamış ancak aktif mistik karaktwr yerini akıl dışı (irrasyonel) bir karaktere bırakmıştır. Metnin özü yerini biçime bırakmış, büyük fikirler ise ezber yeteneği olarak görülmeye başlanmıştır. Teologların biçimciliğinin etkisi altında Kuran daha az okunmaya daha çok ezberlenmeye başlanmıştır, tembelligimizle uyuşmayan mücadele dürüstlük şahsi ve maddi  fedakârlık emirleri eriyerek, Kuran ın rahatlatıcı sesinde kaybolup gitmiştir.

Kuran ezberinin bu kadar yaygınlaştırılmasının psikolojik nedenleri:

Kuran ı ezbere okuyup yorunluyorlar, ardından tekrar ezbere okuyup degerlendiriyorlar sonra yine ezbere okuyorlar. Binlerce kez tekrarlıyorlar ki bir kez bile uygulamaya vakitleri kalmasın. Kuranın telaffuzuyla ilgilenen geniş ve titiz bir dal oluşturuldu, bu, Kuranın hayata nasıl dahil edilecegi sorusundan kaçış noteligindedir. Nihayetinde Kuranı anlam ve içerikten arınmış boş bir sese dönüştürdüler.

Söz ve amellerinin uyumsuzluğu sefahati pisligi adaletsizliği ödlekliği görkenli fakat boş camileri içinde ideal ve cesaret bulunmayan büyük sarıkları riyakâr din anlayışı da dahil olmak üzere islam aâleminin tüm bu gercekleri inanç içinde inançsızlığı teşkil etmekte olup Kura  ın da içinde bulundugu ve bu kitaba olan sadakatin içerigindeki emirleri yok saymakla birlestirildigi temel çelişkinin dış yüzünü oluşturmaktadır.

Iste Kuran ın böyle bir konuma getirilmesi Müslüman toplumların gerileme ve acizliginin ilk ve temel sebebidir.

Evrensel önem arz eden bu tip sonuçlar dogurabilecek diger bir sebep ise en geniş anlamı ile egitim sistemidir.

Milletimizin esir olması için artık demir zincire gerek yok. Zira, bir milletin egitimindeki hevesi ve bilinci zedeleyen, yabancı 'aydınlatma' yumağının yumuşak iplikleri de aynı görevi görüyor.

Genel konumumuzun en karanlık nişanelerinden birini teşkil eden aydınlar ile millet arasındaki bu korkunç uçurum başka yönlerde  de derinlik kazanmakta. Okulun sunduğu eğitimi yabancı ve islam dışı gören millet, içgüdüsel bir sebeple okuldan uzaklaşıyor, bu uzaklaşma zamanla çift taraflı oluyor. Bu durum, Müslümanların okul ve egitime yatkın olmadığı ithamına sebep oluyor. Bir eğitim kurumu olan okulun değil, islam ve milletle tüm manevi bağlarını koparmış yabancı okulları  reddedildiği aşikârdır. "

Islam deklarasyonu
Syf 33- 34
Aliya izetbegoviç


Posted via Blogaway


Devamlılık

" Medeniyet ve gelişimin temelinde yakıp yıkmanın reddetmenin aksine devamlılık yatmaktadır. " syf  25

" Kim olduğunu nereden geldiginj bilmeyen bir millet nereye gidecegini ve ne için çabaladığını bilebilir mi??" Syf 26

" Ülkeler formalite icabı bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir fakat gerçekte  bağımsızlaşamamışlardır, zira gerçek özgürlük manevi özgürlükte gizlidir.

Manevi özgürlüğe ulaşmamış bir milletin özgürlügü, ancak milli marş ve bayrakta  ibaret olacaktır. Bunlar gercek özgürlük için yetersiz kalacaktır. " syf 27

Islam deklarasyonu
Aliya Izetbegoviç


25 Şubat 2017 Cumartesi

Muhafazakârlar & Modernistler



Müslüman toplumların geri kalmışlığı:

Islam'ın yalnızca bireyi değil toplumu da yapılandırma yetisi yüzünden daima iki tür engele rastlayacaktır, bunlar eski öğretilere bağlı kalmak isteyen muhafazakârlar ve başkalarının öğretilerine bağlanmak isteyen modernistler.

Muhafazakarlar islam'ı geçmişe çekmeye çalışırken, modernistler ise islam dinine yabancı bor gelecek hazırlarlar.

Aralarındaki büyük farklılıklara rağmen, bu iki kategorinin ortak bir noktası bulunuyor, her ikisi de islam'ı yalnızca inanç olarak görüyor inanç kelimesini Avrupadaki anlamıyla değerlendiriyorlar.

Oysa islam dini,
Doğal ve iç dünya olmak üzere iki dünyanın varlığını kabul ederek insanın bu iki dünya arasındaki uçuruma bir köprü niteliğinde yaratıldığını savunur.

Bu birlik bozulduğu zaman din, insanı geri kalmışlığa(dünyevi degerlerin reddine) bilim ise ateizme sürükler.

Islamın yalnızca bir inanç olduğuna inanan muhafazakarlar, Islam ın toplumu yapılandırmaması gerektiğine inanırken modernistler ise Islamın toplumu yapılandıramayacağı kanaatindedir. Sonuç iki durumda da aynıdır.

bugün müslüman toplumların, muhafazakâr düsünce tarzının öncüleri, islamda allah la kul arasında elçiliğe yer olmadıgını bildikleri halde kendilerine özel bir kesim oluşturan, islam ve kuran ı yorumlamayı, bu konuda insanlara elçilik etmeyi kendilerine meslek edinen hoca ve şeyhlerdir.

kendileri birer elçi olarak teologlardır, teolog olarak dogmacılardır, islam, insanlara bir kez gönderildiginden onu bir kez yorumlamak gerektigine inanırlar. bin küsür yıl önce yapılan yorumların olduğu gibi kalması gerektiği kanaatindedirler.  dogmacıların bu kaçınılmaz mantıklarının neticesi olarak teologlar yeni olan herseye düşmandırlar. kuran da bulunann kanunların günümüze uyarlanabilmesi için şeriatın yapılandırılması, dinin bütünlügüne zarar vermekle eşit tutuluyor.

terakkiperver, batıcı ve modernistlere gelince, onlar tüm müslüman toplumlarda ugursuzluk timsalidirler, zira yönetim eğitim ve sosyal hayatta sayılarį oldukça fazladır.  islam ı hocalardan ve muhafazakârlardan gören bu insanlar, başkalarınıda davet ederek islam a karşı cephe kurarlar.

günümüzde bu sözde yenilikçi insanları, müslüman toplunlarda utanmaları gereken şeylerle övünmeleri ve övünmeleri gereken şeylerden utanmalarıyla ayırt edenilirsiniz. bu kişiler genellikle, avrupa da egitim görüp kendi ülkelerine döndüklerinde, kendilerini avrupa nın zenginligi karşisında kıymetsiz, dogup büyüdükleri topraklardaki yoksul insanlardan ise üstün gören "hanım evlatları'dırlar.

islam terbiyesinden yoksun olup toplumla manevi ve ahlaki bir bağ kurmadıkları için hızlı bir bicimde temel özelliklerini kaybeden bu insanlar, yerel adet, gelenek ve göreneklerin yıkılması durumunda, bu toprakların birdenbire çok imrendikleri amerika ya dönüşrceğine inanırlar.

standart oluşturmak yerine standartlara inanmayı öğretirler, sahip oldukları imkânları geliştirmek yerine isteklerini geliştirip yozlaşmaya ilkellige ve ahlaki kaosa neden olurlar. onlar, batının büyüsünün yaşayış biçiminde degilde çalışmasında gizli olduğunu, gücünü modadan, ateizmden, gece kulüplerinden, başıboş gençlerinden değil de, olaganüstü çalışkanlık, azim,bilgi ve sorumluluk duygusundan aldığını anlamıyorlar.

kısacası sorun, bizim batıcılarımızın yabancı öğretileri uygulamaları degil, bu ögretileri kullanmayı bilmemeleri, daha doğrusu iyiyi kötüyü ayırt etme duygularının gelişmemiş olmasıdır. onlar medeniyet sürecinin faydalı ürünlerini almak yerine çürüklerini atıklarını toplamışlardır.

bir asrı aşkın süredir, batı medeniyeti sahası dışında kalan birçok millete, bu medeniyete olan tavrı soruluyor. bu karşılaşmaya tamamen tepkisiz kalıp dikkatli bir bicimde ayak mı uydurmalı yoksa başka seçenek aramadan bu medeniyeti kabul mü etmeli?)  bircok milletin  zaferi veya felaketi bu soruya verdigi cevaba bağlıdır.

örnek ülkeler : (bkz: japonya):
" başkasının hayatı yerine, kendi hayatını yaşamayı tercih eden japonya, geleneklerini yeniliklerle birleştirmeye çalıştı. "

(bkz: türkiye):  "türkiye nin modernistleri ise farklı bir yol seçmişti. bugün türkiye üçüncü sınıf bir ülkeyken, japonya dünyanın ileri gelen ülkeleri arasında yerini almıştır. "

" japon ve türk devrimcilerin felsefeleri arasındaki farklılıkların en belirgin şekikde ortaya çıktığı yer alfabedir.

türkiye dünyanın en kusursuz ve en yaygın alfabelerinden biri olan  28 harfli arap alfabesini kullanırken, japonya romanji latin alfabesi kullanma talebini reddetmiştir. japonya, karmasık alfabesini kullanmaya devam ederek, devrimden sonra 46 karakterin yanı sıra, çin yazı sisteminde 880 karakteri de kendi alfabesine uyarlamıştır. günümüzde japonya da okuma yazma bilmeyen yok, türkiyede ise latin alfabesine geçisin üzerinden kırk yıl geçmesine rağmen ülke nüfusunun yüzde ellisi okuma-yazma bilmiyor. bu öyle bir sonuç ki, bu durumu kör bile görebilir. "

Aliya izetbegoviç

Foto: Babaji restoran, Londra.



Posted via Blogaway


islam toplumu ve onun ideali - çözüm

 Aliya izetbegovic in izah ettiği deklarasyon yeni bir şey değil keza sık sık duyduğumuz bir şey ancak;

 '' Onu farklı kılan şey fikir ve plan aşamasından çıkıp gerçekleşme aşamasına yönelik harekete geçilmesini talep etmesidir. ''

 Çözüm İslam dini düsüncesinin yeniden yapılandırılması bu şekilde Fas tan Endonezya ya uzanan bır İslam birliği oluşturulması ve İslam ın bu yolla bireylerin ailenin toplumun hayatının her alanın nüfuz etmesidir

Bu hedef hem imkansız hem uzak görünebilir ancak gerçekçidir zira imkan dahilinde yalnız kendisi bulunuyor
Asıl imkansız olan görünüşte hedefe yakın olan ve islam alemi için bir bir ütopya niteliği taşıyan İslam dışı programlardır

Tarih büyük bir gerçeği gözler önüne seriyor islam müslüman toplumların aklını başına getirebilecek içlerindeki disiplin ilham ve enerjiyi ölçeklerinin sınırlarını zorlayabilecek tek düşüncedir
Müslümanların tarihinde büyük önem arz eden ne varsa İslam bayrağı altında gerçekleşmiştir

İslamın yalnızca birkaç bin gerçek savaşçısı İngiltereyi bu yüzyılın ellili yıllarında Süveyş ten çıkarmaya mecbur etmişken Arap milliyetçilerininorduları ise ücüncü kez İsraile yenik düşüyor
Türkiye bir islam ülkesi olarak dünyaya hükmetmiştir Ancak Avrupa ya öykünen bir Türkiye günümüzde yüzlerce örnegi olan ücüncü sınıf ülkeler konumuna geriliyor

 İslamı kabul eden toplumlar sonradan başka bir ideal için yaşamak ve ölmekten acizdirler
 Bir müslüman ancak Allah ve İslam yolunda canını feda edebilir yahut sabreder ''

9 Şubat 2017 Perşembe

Hicr sûresi

Hicr Suresi | 2
Kâfirler (kıyamette), zaman zaman temenni ederler ki; (keşke vaktiyle kendileri de) müslüman olsalardı (da bu azabı görmeselerdi).

Hicr Suresi | 3
Bırak onları (şimdilik) yesinler, faydalan(ıp eğlen)sinler, bitmez arzu onları oyalayadursun, sonra onlar (başlarına gelecek halleri anlayıp) bilecekler. [bk. 77/46]

Hicr Suresi | 4
Biz hiçbir memleketi, onun (Levh-i Mahfûz’da) bilinen bir yazısı olmaksızın (azapla) yok etmedik.

Hicr Suresi | 5
Hiçbir ümmet ecelini ne öne alabilir ne de erteleyebilir.

Hicr Suresi | 16
Andolsun ki biz, gökte burçlar (yıldız kümeleri) meydana getirdikve onları, (ibretle) bakanlar için süsledik. [bk. 25/61]

Hicr Suresi | 17
Biz onları taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk (oraya yaklaşamazlar).

Hicr Suresi | 18
Ancak dinleme hırsızlığı yapan (şeytan) olursa onu da (akıp yakan) parlak bir alev takip eder. [krş. 37/5-10]

Yildiz mevzusu ilginc degil mi helede akip yakan bir alevse.... seytandir dior ya ilk kez duyuyorum.
Tefsirine bakmak lazim...

Hicr Suresi | 19
Yeryüzünü ise, (yaşamaya elverişli bir halde) yayıp döşedik, oraya sabit dağlar koyduk ve orada ölçülen, tartılan her şeyden bitirdik.

Hicr Suresi | 21
Hazinesi bizim yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Fakat (her şeyi) ancak bilinen bir miktar dâhilinde indiririz (her şeyi bir ölçü halinde veririz).
Oo bu ayet...

Hicr Suresi | 22
Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik. Gökten de su indirip onunla sizin su (ihtiyacınızı karşı)ladık. (Yoksa) onu hazinelerde (depolarda bütünüyle) saklayan siz değilsiniz. [bk. 16/10; 39/21; 56/68-70]

Bitkide döllenme olayini anlatiyor😍😊

Hicr Suresi | 23
Muhakkak ki biz, ancak biz, hem yaşatır hem öldürürüz; biz (herkesin bıraktığı mülke) vâris olanlarız.

Hicr Suresi | 24
Andolsun ki biz, içinizden önden gidenleri de bilmişizdir, geride kalanları da bilmişizdir.

Hicr Suresi | 36
(İblis:) “Ey Rabbim! Öyleyse (insanların) dirilecekleri güne kadar bana mühlet (ve fırsat) ver.” dedi.

Hicr Suresi | 39-40
(İblis:) “Ey Rabbim! Beni (rahmet ve cennetinden kovup) azgın bırakmandan dolayı, Andolsun ki ben de onlara yeryüzün(de günahlar)ı süsleyeceğim (hoş göstereceğim) ve onların hepsini muhakkak azdıracağım. Ancak onlardan ihlaslı kulların hariç (onları azdıramam).” [bk. 17/62; 38/82-83]

Gunahlari suslemek hos gostermek..
Hos gostermek kavrami cok tehlikeli bizim icin. Acaba hosumuza nefsimize giden her seyi dusunup tasinsak mi bize hos mu gosterilmis seytandan mi gelior acaba helal dairedemi degilmi diye?
😳

Hicr Suresi | 97
Andolsun ki onların söyledikleri şeylerle göğsünün cidden daraldığını biz biliyoruz.

Hicr Suresi | 98
Hemen Rabbini hamd ile tesbih et (“Sübhânallâhi ve bihamdih” de) ve secde edenlerden ol.

Hicr Suresi | 99
Sana (gelmesi) kesin olan (ölüm) gelinceye kadar da Rabbine ibadet (ve bütün emirlerine itaat) et.