25 Aralık 2016 Pazar

Sabreden ve Şükreden..

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdu: 

“İki haslet kendisinde olan kimseyi Allâhü Teâlâ şükreden ve sabreden (diye) yazar. Bu iki haslet kendisinde olmayan kimseyi de şükreden ve sabreden yazmaz: 

Dînî hususlarda kendinden yukarıda olanlara bakıp onlara uyan ile dünya işlerinde kendisinden aşağıdakine bakıp da kendisini onun üzerine fazîletli kılan Allâhü Teâlâ’ya hamd eden bu kimseyi nimetlere şükreden ve belâlara sabredenlerden yazar. 

Kim de dînî hususlarda kendisinden aşağıda olanlara bakar (ve kibirlenir), dünya işlerinde de kendisinden yukarıda olanlara bakar ve onda olanlar kendisinde olmadığı için üzülürse Allâhü Teâlâ o kimseyi şükreden ve sabredenlerden yazmaz.” (S. Tirmizi)

Belâya uğramış birini gören kimse

‘Elhamdü lillâhillezî âfânî mimmebtelâke bihî ve faddalenî alâ kesîrin mimmen haleka tefdîlâ’

derse ne olursa olsun ona, bu belâdan âfiyet verilir.”

(Mânâsı: Seni mübtela kıldığı beladan bana âfiyet veren ve beni yarattıklarının birçoğundan fazîletli kılan Allah’a hamdolsun).
(S. Tirmizî) 


24 Aralık 2016 Cumartesi

Yunus sûresi-1

Yunus Suresi | 3
Şüphe yok ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde (altı devrede) yaratan ve Arş’ı hükmü altına alan, (her) işi düzenli olarak idare eden Allah’tır. O’nun izni olmadan hiçbir şefaatçi (şefaatte) bulunamaz. İşte sizin Rabbiniz olan Allah budur. O halde (gereği gibi) O’na kulluk edin. Hâlâ düşünüp ibret almaz mısınız?

***
Yunus Suresi | 5
Güneşi bir ışık, ayı da (aydınlık) bir nur yapan; yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya menziller düzenleyip koyan O’dur. Allah bunları (tesadüfen değil) ancak gerçek (bir ölçü) ile (faydası için) yaratmıştır. O, bilen bir kavim için âyetlerini geniş geniş açıklar. [krş. 36/38-39]

***
Yunus Suresi | 6
Gece ile gündüzün (uzayıp kısalarak) birbiri ardınca gelmesinde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, (düşünen ve) Allah’a saygı duyup, emrine uygun yaşamak isteyen bir toplum için elbet (O’nun birliğine ve kudretine dair) nice âyetler (ibretler) vardır. [krş. 3/190]

***
Yunus Suresi | 7-8
(Âhirette) bize kavuşmayı ummayan, (sadece) dünya hayatından hoşlanıp (gönlü) onunla yatışıp rahatlayan ve bir de âyetlerimizden gafil olanlar var ya! İşte, onların kazandıkları (günahları)ndan dolayı, varacakları yer ateştir.

***
Yunus Suresi | 9
İman edip, sâlih (yararlı) amel işleyenlere gelince: Rableri, imanları sebebiyle onları, alt tarafından ırmaklar akan nimet dolu cennetlerine eriştirir.

***
Yunus Suresi | 10
Onların oradaki duaları: “Sübhânekellâhümme” (Allah’ım! Seni anar ve seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz) demeleridir. Orada (birbirine iyilik) temennileri: “Selâm” ve dualarının sonu da: “Elhamdülillâhi Rabbi’lâlemîn” (Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun) demeleridir. [krş. 13/23-24; 33/44; 36/58; 56/25-26]

***
Yunus Suresi | 11
Şâyet Allah insanların hayrı çabukça istedikleri gibi, şerri de (istediklerinde) acele verseydi, elbette onların ecelleri(nin gelmesi)ne hükmedilirdi. Ama, bize kavuşmayı ummayanları biz azgınlıkları/isyanları içinde şaşkın şaşkın bocalar halde bırakırız. [bk. 2/15; 8/32]

Isra 11 de de insan hayri ister gibi serri ister diordu
Yunus suresi 11 dede ona vurgu yapmis cok ilginc

***
İsrâ Suresi | 11
İnsan, hayrı istediği kadar (bazen) şerri de ister. İnsan çok acelecidir. [bk. 21/37]

***
Yunus Suresi | 12
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken gerek otururken gerek ayakta iken (her halinde) bize yalvarır. Fakat kendisinden sıkıntısını açıp kaldırıverince, sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize dua etmemiş gibi (şükür ve itaati bırakıp) gider (yine günahlara dalar). İşte ölçüsüz davranan (ve haddi aşan)lara yapmakta oldukları şeyler, böyle süslü (cazip) gelmiştir. [krş. 11/10-11; 41/50-51]

***
Yunus Suresi | 15
Âyetlerimiz onlara, apaçık deliller halinde okunduğu zaman, (âhirette) bize kavuşmayı ummayanlar (Peygamber’e): “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya bunu(n hoşumuza gitmeyen yerlerini) değiştir.” dediler. De ki: “Kendiliğimden onu değiştirmem (asla mümkün) olmaz. Ben sadece bana vahyedilene uyar (onu bildirir)im. Eğer Rabbime karşı gelirsem, şüphesiz o büyük günün azabından korkarım.”

***
Yunus Suresi | 16
(Resûlüm!) De ki: “Allah dileseydi (Kur’an’ı bana indirmez, ben de) onu size okumazdım ve (Allah) onu size bildirmezdi. (Bilin ki) ben, bundan önce aranızda (okuma yazma bilmeden) bir ömür sürdüm. (Böyle bir şey yapamayacağımı) hiç düşünmüyor musunuz?”

***
Yunus Suresi | 19
İnsanlar ancak (tevhid dinine bağlı) bir tek ümmet idi. Sonra (şirke, küfre ve batıl yollara sapıp) ayrılığa düştüler. Eğer (hesabın kıyamette görüleceğine dair) Rabbinden bir söz geçmemiş olsaydı, üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerde, aralarında elbette hüküm verilir (azaba uğratılıp işleri bitirilir)di.

***
Yunus Suresi | 20
(Müşrikler:) “O’na, Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Gayb(e ait işler), Allah’a mahsustur; bekleyin. Ben de sizinle beraber (sizin için gelecek bir mucize veya azabı) bekleyenlerdenim.” [bk. 6/4-10; 8/32]

***
Yunus Suresi | 21
Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara, bir rahmet/iyilik tattıracak olsak (bir de bakarsın ki) âyetlerimiz (ve din) hakkında yine gizli bir plan kurmuşlar. De ki: “Allah’ın hilenize karşılık vermesi daha çabuktur.” Elçilerimiz (melekler) kurduğunuz hile (ve düzen)leri şüphesiz yazmaktadırlar.

***
Yunus Suresi | 24
Dünya hayatının misali gökten indirdiğimiz suyunki gibidir ki, insanların ve hayvanların yediği yeryüzü bitkileri onunla karış(ıp yetiş)ir. Nihayet yeryüzü (bitkilerle) ziynetini takınıp süslendiği, sahiplerinin de (o mahsulü biçmek ve toplamak için) ona muktedir olduklarını zannettikleri bir sırada, geceleyin veya gündüzün o yere emrimiz/hükmümüz (afet) geliverir de, sanki dün (bitkilerle hiç) zengin olmamış gibi orayı (kökünden) biçilmiş hâle getiririz. İşte biz, düşünen bir toplum(un ibret alması ve aldanmaması) için âyetleri geniş geniş açıklıyoruz. [krş. 10/24; 18/45; 39/21; 57/20]

***
Yunus Suresi | 30
İşte orada herkes, önceden (dünyada) yapmış olduğunun imtihanını verecektir. (Artık) hepsi gerçek Mevlâları olan Allah’a döndürülürler, uydurdukları (putlar, putlaşanlar) da kendilerinden kaybolup gider. [bk. 17/13-14]

***
Yunus Suresi | 31
(Resûlüm! Onlara) de ki: “Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Kulak ve gözler(i yaratmay)a kimin gücü yeter? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim (belirli bir) düzen içinde yönetiyor?” Duraksamadan hemen: “Allah” diyecekler. O halde hâlâ (emrine âsî olmaktan) sakınmaz mısınız? [bk. 9/31 ve açıklaması; krş. 3/189]

***
Yunus Suresi | 40
İçlerinde ona (Kur’an’a) inananlar da var, inanmayanlar da var. Rabbin (o Kur’an’a karşı) bozgunculuk yapanları çok iyi bilendir.

***
Yunus Suresi | 41
(Resûlüm!) Şâyet hâlâ seni yalanlarlar (getirdiklerini kabullenmezler) ise de ki: “Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım.” [bk. 109/1-6]

***
Yunus Suresi | 42
İçlerinden sen(in okuduğun)a kulak verenler de vardır. Fakat sağır(laşmış)lara sen mi işittireceksin? Akıllarını kullanıp anla(mak iste)miyorlarsa!

Âh...
Sagir kulaklara sen mi isittireceksin??

Isitenlerin olmasi icinde dua etmek gerekiyor demekki...

Kendinden bilmeden Rabden rica etmek idrakleri acmasi icin... isittirmek icin...

***
Yunus Suresi | 43
İçlerinden sana (ve mucizelerine) bakanlar da var. Fakat (hakikati) göremiyorlarsa, körlere doğru yolu sen nasıl göstereceksin?

***
Yunus Suresi | 44
Şüphesiz ki Allah, insanlara (gücünün üstünde bir şey yükleyerek onlara) hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar (Allah’tan uzaklaşıp nefislerine uyarak kendi) kendilerine zulmederler. [krş. 4/79]

***
Yunus Suresi | 47
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar. [bk. 39/69]

***
Yunus Suresi | 48
(Onlar:) “Eğer dediğiniz doğru ise bu vaad(edilen azap) ne zaman?” derler.

***
Yunus Suresi | 49
(Resûlüm!) De ki: “Allah’ın dilemesi dışında, ben kendi kendime (bile) ne bir zarar ne bir fayda (verme gücüne) sahibim.” Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiği zaman, artık bir an geri de kalamazlar, ileri de geçemezler. [bk. 63/11]

***
Yunus Suresi | 55
Haberiniz olsun ki göklerde ve yerdeki şeyler(in hepsi) şüphesiz Allah’ındır. Yine iyi bilin ki Allah’ın vaadi gerçektir, fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.

***
Yunus Suresi | 61
Sen her ne halde bulunsan, Kur’ an’dan her ne okusan ve siz her ne iş yapsanız ona daldığınız an, (bilin ki) biz sizi görüyoruz. Ne yerde ne de gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbin(in bilgisin)den gizli değildir. Ne bundan daha küçük ne de daha büyük, hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfûz’da yazılı) olmasın. [bk. 6/59; 11/6]

***
Yunus Suresi | 65
(Resûlüm!) O (inanmaya)nların sözü (ve övünmeleri) seni üzmesin. Çünkü bütün üstünlük Allah’ındır. O (her şeyi) hakkıyla işitendir, bilendir.


Yunus suresi- 2

Yunus Suresi | 67
Geceyi, dinlenesiniz diye sizin için (karanlık) kılan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılan O’dur. Şüphesiz bunda, dinleyen bir topluluk için (büyük) ibretler vardır.

Gece gündüz kavramlarini hala oturtamiyorum ben hayatimda universitede gece calismaya cok alismisim gunduz calisamiyorum. surekli deniyorum ama henüz başaramadım. bu ayeti okudukca suclu hissediyorum.

Dua edinde yasayanlardan olalim ins.

***
Yunus Suresi | 84
Musa dedi ki: “Ey kavmim! Şâyet Allah’a (gerçekten) inandıysanız ve O’na teslim olmuş iseniz, artık ancak O’na güvenip dayanın.”

***
Yunus Suresi | 85-86
(Onlar da) “Biz ancak Allah’a güvenip dayandık. Ey Rabbimiz! Zalim kavm(in zulmüne uğratmak)la bizi imtihan (konusu) yapma! Bizi, rahmetinle o inkârcılar toplumundan kurtar.” dediler.

Zalim kavmin zulmüne ugratmakla bizi imtihan etme bizi rahmetinle o toplumlardan fitneden fesattan kurtar Allahımm...

***
Yunus Suresi | 87
Musa’ya ve kardeşine: “Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın; o evlerinizi kıblegâh (mescid) yapın ve (oralarda cemaatleşerek) namazı da dosdoğru kılın. (Ey Musa! Artık) iman edenlere (kurtulacaklarını) müjdele!” diye vahyettik.

Evleri kiblegah olanlardan olsak keske...

****
Yunus Suresi | 88
Musa (dua edip): “Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, Firavun’a ve ileri gelen yandaşlarına dünya hayatında (nice) ziynet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz! Bunlar, (kötü yollarda ve iradeleri zayıf kullarını) senin yolundan saptırmaları için (kullanılmakta)dır. Ey Rabbimiz! Onların mallarını silip belirsiz hâle getir (yok et) ve kalplerini şiddetle daralt (bunalsınlar). Çünkü onlar, acıklı azabı görünceye kadar iman etmezler” dedi. [krş. 43/33-35]

***
Yunus Suresi | 93
Andolsun ki biz, İsrâiloğulları’nı çok güzel bir yere yerleştirdik Onlara temiz, güzel, hoş rızıklar verdik. Onlar, ancak kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler (de ilim geldikten sonra ayrılığa düştüler). Şüphesiz Rabbin kıyamet günü, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında aralarında hüküm verecektir. [krş. 20/80-81]

Biz hangi konularda ayriliga düsüyoruz?? Ev araba para mevki mülk kanepe kiyafet takı gidilescek cafe mekan?? Ayriliga düstükleri seyler hakkinda aralarinda hüküm verilecektir. Elbette bizlerin birbirine tutumu da ahirette hesaba girecek.

Düsünelim bir ne için hesaba çekiliriz çekilirsek bu konuda? Zaaflarimiz neler? Hangi konularda baskasini hakir gördük? Burun kivirdik ayristirdik ötekilestirdik?

***
Yunus Suresi | 94
Eğer sen, sana indirdiğimiz (geçmiş peygamberlerin haberlerin)den (ufak bir) şüphe ediyorsan, senden önceki (indirdiğimiz) Kitab’ı okuyanlara sor. Ama andolsun ki Rabbinden (hiç şüphe kalmayacak şekilde) gerçek gelmiştir. O halde asla şüphe edenlerden olma! [bk. 7/157]

***
Yunus Suresi | 95
Sakın Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma! Yoksa (dünya ve âhirette) ziyana uğrayanlardan olursun.

***
Yunus Suresi | 99
Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi iman ederdi! (Ama onları kendi iradelerine bıraktı.) O halde insanları, mü’min olmaları için sen mi zorlayacaksın? [bk. 2/256; 11/118-119; 16/93; 18/29; 32/13; 76/3-4]

Âh...  bazen öyle hissediyorum ki... ah keske bilseler inansalar dı ya anlatabilsemdi ya... ancak olmuyor her insanin idraki zihni kalbi algiya acik degil. Kimi sorguluyor kimi sorgulmiyor. Sen mi zorlayacaksin dior ya Rab... isteseydi olmazmi saniyorsunda o kudreti kendinde buluyorsun??O dileseydi olmaz miydi sahi? Olurdu... olmuyorsa herkesin nasibi farkli. Sahip olduklarina sukret olmayanlara dua et.

***
Yunus Suresi | 100
Allah’ın izni olmadıkça hiçbir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. (Allah), murdarlığı (azabı/rezilliği, Allah için) aklını kullanmayanlara verir. [krş. 67/10]

***
Yunus Suresi | 101
De ki: “Göklerde ve yerde neler var bakın!” Ama bunca âyetler (ibretler) ve uyarmalar, inanmayacak bir kavme ne fayda verir?

***
Yunus Suresi | 105
“Ve yüzünü hanîf (Allah’ı birleyici) olarak dine çevir. Sakın (Allah’ın kudret ve hâkimiyetini yaratılmışlara vererek) müşriklerden olma!”

***
Yunus Suresi | 106
“Allah’tan başkasına, sana ne fayda ne de zarar verebilecek olan şeylere yalvarıp tapma/tapınma! Eğer (bunu) yaparsan o takdirde şüphesiz ki sen, (kendine) zulüm edenlerden olursun.” (diye emrolundum). [bk. 25/68 ve dipnotu]

***
Yunus Suresi | 107
Eğer Allah, sana bir zarar dokundurursa artık onu, kendisinden başka kaldıracak (hiçbir güç) yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu geri çevirecek hiçbir kuvvet de yoktur. (O,) kullarından dilediğini buna eriştirir. O çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.

***
Yunus Suresi | 109
(Resûlüm!) Sana vahyedilene uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

Zarar dokunursa artik onu baskalarinin iyilestirmesini gecirmesini bekleme... Allahtan iste sade ve sade Allahtan... ondan başka o zarari kaldiracak hicbir güç yoktur.

Sübhanallah... bu idrak az bir idrak degil canlar... o kadar önemli bir idrak ki... hayatimiza gecirirsek hiiiiç üzülmeyiz insanlqrdan olaylardan... hersey Allahtan ise cözümüde Allahtan. ONDAN geldiyse Ona sikayet etmeli ondan istemeli ona tövbe etmeli ona yakarmaliyim idrakı olmali... insanlara olaylara söverek sinir stres olmak birseyi çözmez. Onlar ki bu imtihaninda aracidirlar. Asl olan Rabbin sana gönderdigi imtihan. Araciya kizmayasin...

Sabret... ve yalniz Ona yönel ki
O hüküm verenlerin en hayırlısıdır...

Ne güzel bir Kitap'tır bu. Allahuekber.

Batı&Doğu Çocuk egitiminde Gerçekler&Hayaller

Doğu & Batı Çocukları

Doğu Çocukları Niçin Daha Egoist, Batı Çocukları Niçin Daha Özgüvenli Yetiştirilmekte

Yazacaklarım kesinlikle bilimsel araştırmalara ya da herhangi bir uzmanlığa dayanmamaktadır. Sadece kişisel gözlemlerim ve deneyimlerime dayanmaktadır.
Yurtdışına Dil öğrenimi ve eğitim için çıkmıştım.
Türkiye’de daha önce ciddi hiçbir iş deneyimim yoktu, rahat bir öğrencilik hayatım olmuştu.. Yaşam masraflarını karşılamak için bir Restaurant’ta çalışmaktaydım. Benimle birlikte 14-15 yaşlarında yerli bir Lise öğrencisi çocuk daha çalışıyor, hafta sonları gece saat 10-11’e kadar bulaşık yıkıyordu. Açıyordum çocuğa. Arada izin veriyor, yerine ben yıkıyordum.
Ülke refah düzeyi yüksek bir ülke idi. Birgün, çocuğa niçin çalıştığını sordum.
“Yaşam masrafları için.. kiramı ödemem lazım,” dedi.
“Kiminle kalıyorsun? Ailen ödemiyor mu kirayı,” dedim
“Ailemle kalıyorum ve aileme ödüyorum.”
( İçimden ‘Vay acımasızlar,’ dedim) Bir yandan çocuğa üzülüyordum bir yandan da ona elimden geldiği kadar yardım ediyordum bizim oraların yüreğiyle ” Aman ezilmesin bu yavrucak,” diyordum.
Haftalar geçti.. Birgün gazete okuyordum. Ülkenin vergi rekortmenleri listesi açıklandı. Tam gazete okuyorken çocuk ise geldi. Bana selam verdi içeri girerken. Ben de bir anda ” Bak bu adam sana ne kadar benziyor, ” dedim. Adam cidden benziyordu ama ben şaka yapıyordum.
Yanıma geldi gazeteye baktı ” Babam, ” dedi. Bu sene 2. olmuş. Geçen sene 3. idi, ” dedi. İnanamadım. Çocuğun babası ülkede en çok vergi veren 2. zengin işadamıydı.
Çocuğun ailesine karşı içimde duyduğum kızgınlık daha da artmıştı. “Şuna bak, ülkenin en zengin adamlarından birisinin çocuğu haftasonu sabahlara kadar bulaşık yıkıyor, kirasını ve yaşam masraflarını karşılamak için uğraşıyor; ailesiyse yardım etmiyor,” diyordum. Çocuk beni çok severdi. Birgün doğum günü partisine davet etti. Gittim. Denize sıfır, harika bir villada yaşıyordu. Ailesi ve bütün arkadaşları oradaydı. Partide babası ile tanışma ve konuşma fırsatı buldum. İyi bir adama benziyordu. Sıcak kanlıydı, herkesle teker teker ilgileniyordu. Daha ceberrut bir baba bekliyordum karşımda. Konuşup konuşmamak konusunda içim içimi yiyordu.
Kendimi tutamadım. Adama: Bu çocuğa niye sahip çıkmıyorsun, niye korumuyorsun dedim. Adam şaşkınlıkla bana bakarak, “Niçin böyle düşünüyorsun,” dedi.
“Bu çocuk haftasonları yanımızda bulaşık yıkıyor.”
Adam şaşırdı: “Koruyorum işte,” dedi, “çalışıyor ve kimseye muhtaç değil. Yaşam masraflarını şimdiden kendisi çıkartıyor,” dedi. Kızgınlıkla, “Bu çocuğun okuması gerek. Kira alarak mı sahip çıkıyorsun bak şunun haline… Bizim de ailelerimiz var; bizim için herşeyi yapıyorlar. Bir de vergi rekortmenisin. Yazık şu yaptığına,” dedim.
Adam önce şaşırdı ve sonra güldü. Daha sıcak bir ifadeyle, “Bak,” dedi, “sizin yardım etmek anlayışınızla, bizim yardım etme anlayışımız çok farklıdır. Balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeyi tercih ediyoruz. Senin dediğin gibi bu çocuğun masraflarını ailecek biz karşılasak, bu çocuk rahat bir eğitim dönemi geçirir; ancak asalak, bencil, kibirli bir çocuk olur. Toplumla ve insanlarla bağında hep problem olur ve herkese üst perdeden konuşur. Evet kira alıyorum, yaşam masraflarını kendisi karşılıyor. Bana şükran borcu yok. Hayatın ne olduğunu biliyor. Hayat hep birşeylerin masrafını ödetmiyor mu sana? Bunu erken yaşlarda öğrenip, ona göre gerçekleri görmesi ve hayatını daha rasyonel temelde ona göre kurması olumsuz birşey mi?”
Salonun daha sakin bir köşesine geçtik. Pencere kenarına kadar attığımız adımlar bitince adam devam etti:
“Eğitim çocuğa harika bir kapı açabilir, bu sayede çok para da kazanabilir. Ancak meslek öğrenmesi insanları hayatı genç yaşta tanıması onu farklılaştırır, olgunlaştırır. Toplumda sadece kendisinin olmadığını ve öteki insanların da olduğunu fark eder. Eğitim insanı farklı bir yöne, meslek farklı bir yöne hazırlar. Kira almasam, bütün parası kendisine kalsa kazandığı parayı gidip uyuşturucuya, eğlenceye, alkole, kumara harcayacak. Kira sorumluluğu olduğu için bütçesini ona göre ayarlıyor. Bu yaşta bütçesini yönetebiliyor. Oğlum seni çok sever. Bahsetti. Çok iyi bir insanmışsın. Ona yardım ediyormuşsun. Üniversite okumuşsun, ancak iş yerinde bir domatesi bile kesemiyor,kızıyor ve küfür ediyormuşsun; elin birçok ise yatmıyormuş restaurantta. Oğlum komik hallerini anlatıp gülüyor. Biz de ailecek gülüyoruz. Ancak bir domatesi kesemiyorsan, yetiştirilme tarzın da eksiklikler var demektir. Bir yerde Üniversite diplomasi ile iyi bir iş bulabilirsin. Ancak hafife aldığın,basit gördüğün domates kesme işini yapan adamı aşağılarsın,” dedi.
“ Yeri gelecek şu gördüğün bütün servetim bu oğlumun olacak. Çalışmadan servet sahibi olursa canavara dönüşür. Herkesi aşağılar. Bir işçinin nasıl iş yaptığını, nasıl işçi maaşı ile geçindiğini bilmez. Sürekli onlarda kusur arar, uğraşır durur. Ben bir evlat yetiştirmek istiyorum; bir canavar yetiştirmek istemiyorum. Sadece eğitimi önemsiyorsunuz. Mesleği önemsemiyorsunuz. Eğitim ne yapacağını öğretirken, mesleki tecrübe başkalarıyla birlikte nasıl yapacağını öğretir. Meslek sayesinde egoyu atar. İş yapabilme yeteneği ile özgüveni gelişir. Hem yetenekleri çoğalır, hem insanları anlar,’ dedi.
Söyledikleri çok etkilemişti.
Gelelim bana… Kendi hikayemi anlatacağım ama bilin ki bu hikaye neredeyse hepimizin hikayesi… Bütün eğitim dönemimde ailem masraflarımı karşıladı. Hiç çalışmadım o dönemler. Durmadan kitap okudum,durmadan dolaştım, eğlendim ve durmadan siyaset yaptım.. Birçoğunuz gibi çocukluğun ilk günlerinden ” Büyük adam olacak, ya da ünlü adam olacak, ” diye yetiştirildim.
Bizim gibi toplumlarda, “Büyük devlet adamı, kurtarıcı vs” gibi yetiştirilen çocukların durumunu destekleyen bir de rüya görülür. Bir yakınımız,biz çocukken rüyasında büyüyünce çok büyük bir adam olacağımızı görür. Ya bu rüyayla ya da çocukken söylediğimiz bir sözün keramet alameti sayılmasıyla hepimiz ayrıcalıklı, üstün ” Büyük adam” adayı olarak yetiştiriliriz. Doğu toplumlarının destan, efsane ve masal toplumları olması, kahramanlık temasının bu efsanelerde, masallarda ve destanlarda çok yüklü olması da başka bir faktördür.
TR’deyken herhangi bir kitabı okuyup bitirince, “Çok güzel bir kitap ama birşey eksik yine,” derdim. Cevabını yurtdışında buldum: ” Hayatın kendisi eksikti..
Beğendiğim bütün hikayeler, bütün sonuçlar bütün deneyimler ne kadar güzel olursa olsun bana değil, başkalarına aitti.Başkalarının tecrübeleriyle geldiği sonuçtu okuduğumuz kitaplardaki öyküler, romanlar ve tavsiyeler…
Gelelim bizim anne ve babalarımıza..
Bu konunun çok önemli olduğunu düşünüyorum…
Bizim annelerimiz ve babalarımız çok iyi insanlar, ancak çok “kötü” anne ve babalar. Çocukları gerçeklere göre değil, hayallere göre yetiştiriyorlar. Batı’da çocuk hayallere göre değil, gerçeklere göre yetiştiriliyor. Gerçekleri daha erken gören çocuğun hayalleri de daha gerçekçi oluyor.Gerçekçi olunca gerçekleştirilme oranları da hayliyle yüksek oluyor. Ailemizin bir yanlışı var. Anne babalarımız sebebi ne olursa olsun hayatta kendi gelemedikleri yerlere bizleri getirmeye çalışıyorlar. Çocuklarından kahramanlar, kurtarıcılar çıkartmaya çalışıyorlar.
Hiçbir annenin ve babanın hayatta kendi gelemediği yere çocuğunun gelmesini beklemek gibi bir hakkı yoktur. Bu arzu çocuğun yaranına görünse ve masum gibi dursa da değildir. “Senin için neler çektim. Sana verilen imkanları kimsenin çocuğu göremedi. Saçımı süpürge ettim,” gibi anlayışlar son derece zarar vericidir.
Annelere babalara şunu söylüyorum. Çocuğunuz için fedakarlık yapmayın. Onu da küçük yaşta hayata atın. Hem sorumluluk alsın hem de görsün herşeyi. Bizde çocuk 23-25 yaşlarında Üniversiteyi bitiriyor ve hayatı öğrenmeye ancak mezun olunca başlıyor. Batı’da üniversite bitiren çocuk eş zamanlı olarak çalıştığı için hayati da bir bakıma görmüş, öğrenmiş oluyor. Bizim Doğu toplumlarında çocuk sürekli korunduğu ve sürekli olağanüstü hayallerin varisi olarak yetiştirildiği için ” Egoist” oluyor.
Birgün parkta küçük bir çocuk seviyordum, “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sordum. Annesi güldü. Sonra bir daha sordum, bu sefer memnuniyetsiz bir ifade belirdi yüzünde. “Çocuğa böyle sorular sormayın. Ne olacağına yıllar sonra hayatı görüp karar verecek. Şimdiden kafasının bununla meşgul olması anlamsızdır. Şu an öğreneceği şey ayakkabılarını bağlamak, yatağını toplamak, tabağını yıkamak gibi disiplin ve organize edici şeyler yapmak; bir de çocukluğunun tadını çıkartmak.
Batı’da çocuğa ilk yatak toplamayı, ayakkabılarını bağlamayı öğretirler. Önemlidir bu. Hergün yatağını toplayan çocuk düzen, disiplin öğrenir. Bizde düzen, disiplin, system,organizasyon öğretilmez. Bütün hayatımız boyunca en büyük eksikliğimizdir aslında. Herşeyi anne baba yapar. Çocuk geleceğin dehasıdır, büyük adamıdır, kahramanıdır ya da kurtarıcısıdır, yeter ki ezilmesin.
Özgüven, insanın yaptığı işlerden, uğraşlardan, becerilerden, yarattıklarından, ürettiklerinden gelmektedir. Bizler uzun süre hiç çalışmıyoruz yaratmıyoruz, üretmiyoruz da. Batı’da çocuk küçük yaşta kendine uygun işlerde çalışarak önce ÖZGÜVENİNİ gelştiriyor.
Biz de, çocuk sürekli korunarak ve aşırı övülerek EGO’su olağanüstü şekilde şişirilmektedir. Bizler büyük adam, olarak yetiştirildiğimiz için daha çok EGOİST, bencil ve kibirli oluyoruz. Buna rağmen iş yeteneğimiz ve becerimiz olmadığı için ÖZGÜVEN’imiz çok daha azdır.
Egoizmin, kibirin pan zehiri küçük yaşta becerimizi, iş yapabilme yeteneğimizi, başkalarıyla ortak hareket edebilme tecrübemizi geliştirmek, yani yaşamla ve gerçeklerle erken tanışmaktır. Tanıdığım ne kadar üst düzey müdür ve yönetici varsa hepsi zamanında bulaşıkçılık, cafe işçiliği, benzincilik gibi bizim hor gördüğümüz işleri yapmış. Zengin fakir hepsi çalışmış. Toplumun her tabakasıyla empati kurabilme yeteneğini bu yüzden geliştirmiş.
Şu an ne zaman dışarıdan yiyecek alsam ve gittiğim yer kalabalık olsa, servis yapan elemana hep “Acelem yok, rahat ol; önce öteki müşterile bak,” derim.Çünkü o adamın o an neler yaşadığını iliklerime kadar bilirim. İlk geldiğim yıllar ben de o işi yapıyordum. O duyguyu her haliyle tecrüb etmiştim. EMPATİ ancak böyle öğretilebilir, diye düşünüyorum. Bizim ÖZGÜVENİMİZ yok. Çünkü becerilerimiz, hünerlerimiz, iş yapabilme yeteneklerimiz, kendimize yeterliliğimiz ve bunun yanında başkalarıyla birlikte vee sit yaşama duygularımız pek gelişmemiş.
O yüzden daha çok EGOmuz var. EGO ile ÖZGÜVEN tamamen ters orantılıdır. Ancak hep birbiriyle karıştırılır. Egoist bir insanın kibri yüksek Özgüven sayılır. EGOİST insanlara bakın, ÖZGÜVENLERİ olmadığı için sürekli kibir abideleri gibi dolaşırlar. Ancak ellerinden hiçbirşey gelmez. Birçok şeyi beceremezler. Hep başkalarını suçlayarak ezerler. Hayatta çocuğu hayata hazırlamanın en güzel yolu, onu hayatla en kısa zamanda tanıştırmaktır.
Hayatla en kısa zamanda tanışmak çocuğa, insanlar arasındaki ilişkileri, kazandığının değerini bilmeyi, bedel ödemeyi öğretip, geleceğe yönelik önemli kararları almak hususunda son derece de gerçekçi olmasını sağlayacaktırk. Bizde yanlış bir anlayış var: Çalışan çocuk okumaz deyip çocuğu hiç ise vermemek, ya da bir iş yerine, “Eti senin kemiği benim,” diyerek verip, gizliden tanıdık patrona çocuğu ezdirmek.
İkisi de çok yanlış bakış açıları…
Haftada 1-2 gün 3-5 saatte olsa çocuğunuzu ise verin.
Topluma ” Sen benim kim olduğumu biliyormusun? ” diyen ve kendisinden daha güçsüz gördüklerini ezen, onlara parayla, güçle, lüksle hava atan bir canavar yetiştirmek istemiyorsanız bir konfeksiyoncunun, marangozun, kasabın, manavin, tamircinin hayatını tecrübe etmiş bir çocuk yetiştirin; EMPATİ böyle edinilir, başka reçetesi yoktur.
Doğu toplumları yaşadıkları sorunların kaynağını yönetimde, Batı toplumları üretimde aramaktadır. O yüzden bizler çocuklarımızı hep “üstün yöneticiler” olmaya yetiştiririz. Ülke meselelerini üretim (ekonomi) değil, hep yönetim (siyaset) boyutuyla tartışırız. Üretim yapılarını değil, yönetim yapılarını hedef alırız.
Çocuklarınızı yönetici olmaya değil, önce üretici ve katılımcı olmaya yetiştirin.
Bırakın çocuğunuz kendi yeteneklerine, becerilerine ve tecrübesine göre kendisi seçsin hayatta izleyeceği yolu. Lisede zaman bulabildikçe hafta sonları, yaz tatilleri çalışan çocuk hem insanları, hem hayatın nasıl kazanıldığını hem kendi becerilerinin neler olduğunu öğrenecek.
Yani hem toplumu hem kendisini tanıyacak.
Lise sonrası eğitim veya çalışma hayatında en doğru tercihi yapacak. Yarın çok büyük bir makam, mevkide elde etse, karşısına çıkan alt tabakadan insanları ezmeyecek, onları kendi geçmişinden tanıyacak.


11 Aralık 2016 Pazar

İsrâ sûresi -2

İsrâ Suresi | 37
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilirsin (ne de) boyca dağlara erişebilirsin.

İsrâ Suresi | 11
İnsan, hayrı istediği kadar (bazen) şerri de ister. İnsan çok acelecidir. [bk. 21/37]

Bu iki ayet ezberlenebilecek ayetlerden 😊 ezber yapmak isteyenler varsa 😊
****
(Devam)

İsrâ Suresi | 86
Andolsun ki biz dilersek, sana vahyettiğimizi giderir (senin hâfızandan siler)iz. Sonra bize karşı, bu hususta kendine bir vekil (yardımcı) da bulamazsın.

İsrâ Suresi | 87
(Böyle olmayışı, ancak) Rabbinin sana merhameti dolayısıyladır. Çünkü O’nun sana olan lütfu pek büyüktür.

Isra 86 ve 87yı okumustum bir önceki okumada ancak 87 de ki boyle olmayisi kismini es gecmisim onceki okudugumda...

Dusunun bir herbir hatirlamamiz gerekenleri aliskanliklarimizi hayatimizi... sana vahyettigimizi diyor... yemek yemekten tut refleklerimiz öksurmek aksırmak hapsurmak annesütünü emebilmek gözlerimizi vaktinde kirpabilmek duzenli nefes almak vs... bize vahyedilen onca sey... dilersek diyor hafizandan sileriz😳😱

Böyle olmayısı yani silinmiyorsa yasamaya devam ediyorsan eger bu nimetlerle... Rabbinin sana lütfudur. Merhametidir.

Hani merhamet... Rabbin merhameti diyoruz ama bazen cok soyut kaliyor hatta kimilerinden duydum ki hani merhamet onca yasadigimiz acı mi... diyorlar. Icinden geciriyorlar.

Iste size bize Merhamet diyor Rab burda benim lütfumdandır. Onlar kendinizden mi sanıyorsunuz. SÜBHANALLAH.

O LUTFA VE MERHAMETE SÜKREDILMEZ MI??

Şükr namazı kılınmaz mi?
Herbirine ayri ayri kilsak yine yetmez...

Hicbirseyim yok diye dusundugunuzde bu ayeti hatirlayin lütuflari...

İsrâ Suresi | 89
Hiç şüphe yok ki biz, bu Kur’an’da insanlara her bir misali türlü şekillerde açıkladık. Yine de insanların pek çoğu,inkârcılıkta direndiler.

Açıklamıssın Ya Rabbi... açıklamıssın ama biz duymamıs görmemisiz😢

İsrâ Suresi | 97
Allah (niyet ve ameline göre) kime hidayet ederse, doğru yolda olan odur. Kimi de (içinde bulunduğu) sapıklıkta bırakırsa artık sen onlar için, O’ndan başka bir yardımcı asla bulamazsın. Kıyamet günü biz onları kör, dilsiz ve sağır olarak yüzü koyun toplayıp süreriz (haşrederiz). Varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi (etlerini yakıp bitirip) sönmeye yüz tuttukça (etlerini tazeler) ateşin kızgın alevini artırırız. [krş. 20/74; 25/14; 87/13]

Âh bu ayet...
2 gün önce bi hadise yasadim ki sormayin gencler...
Batı suan o kadar can cekisiyor ve ic geciriyor ki anlatamam. O kadar katedral ve kilise ama hepsi kulturel aktivite icin. Inanc yok din yok. Kizin biriyle konustum yaraticiya inanmiyorum diyor. Inanabilecegimide bilmiyorum hayal dahi edemiyorum nasil inanilir bir yaratici var diye diyor.
Bazen boyle elimde islam iste bu diyeceek ve gosterecek bisi olsa diyorum ahh gostersem onlara... anlatsam... cevaplar var diyebiliryorum kimse sana ogretemez sen sorgulayip arastirmalisin dünyaya bak düsün ve sorgula... ama nasip olmayinca olmuyor iste... aradaki ucurumlari size de anlatabilsem aslinda elinizdekilerin kiymetini bilebilmeniz icin...
Ulkemizdekilerin kiymetini bilebilmeniz icin...onlara islami size de nimetleri acip gosterebilsem. Simsiki sarilin ve asla vazgecmeyin diyebilsem.
Aile kulturu silayi rahim nasil onemli imis sosyal duzende ahh bi gosterebilsem.
Karsiliksiz yapmak komsu hakki gozetmek saygi sevgi paylasmak nasil degerli buralarda soze gosterebilsemde kücümsemeseniz de önemle daha cok sarilsaniz.

İsrâ Suresi | 106
Yine biz, Kur’an olarak onu, insanlara sindire sindire (ve ağır ağır) okuman için (âyet âyet, sûre sûre) ayırıp (gerektikçe) peyderpey indirdik. [bk. 25/32]

Sindire sondire okumak👆

İsrâ Suresi | 111
“Hiçbir çocuk edinmeyen, mülkünde (hâkimiyetinde) ortağı olmayan, acizliği olmadığından dolayı da bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah’a hamdolsun.” de ve O’na tekbir getir (büyüklüğünü ilan et). [krş. 2/116, 5/17, 72-73; 4/100, 171]

Allah cc ne güzel en dogruyu söyledi.

İsrâ Suresi | 99
Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın kendilerinin benzerini yaratmaya kâdir olduğunu görmediler mi? (Allah) onlar için (geleceğinden) asla şüphe edilmeyen bir vade koymuştur. Böyle iken zalimler ancak küfürde direndiler. [bk. 36/81-82; 40/57]

Ahh bizim canimiz yandikca biz aceleciyizde ya Rab... sen zalimleri ulkeme ve ummete zulm edenleri adaletinle en guzel muamele edensin. Ne olur bizleri Onlara birakma. Bizi bir eyle senle eyle korkusuz eyle. Sabr ver dayanma gucu ver. Senden gelene Razi eyle ve senin adaletine güvenip senden bekleyenlerden eyle.

(Amin.)



Posted via Blogaway