28 Nisan 2015 Salı

Kendini Geliştirmek

 ne kadar az dış
 o kadar çok iç...

 dış etkilerden kendini kurtararak kendinde aldığım gelişim kararları. dış etmenler bunu farkedene kadar yaptığın yanına kârdır. bunu yapmaya başladıkça iç çatışmalarının artmasına ek olarak üstüne bir de dış etmenlerin başının etini yeme dönemi başlar. duymadığın kadar kendin olabilirsin. kendin olduğun kadar da kötü kimi zaman... eğer ki dayanabilirsen bu iç ve dış çatışmalara... bir süre sonra dış etmenler durulmaya sana alışmaya hatta bunu başarabilme yetine göre seni alkışlamaya başlarlar. alkışlanma evresi de oldukça tehlikeli bir evredir. oldum ben mottosunu beynine kazıyıp seni sarhoş ederek yine dış etkileri dinler ve kendinden uzaklaşır hale getirebilir. gelişimin durulmaya hatta tutarsızlaşmaya karmaşık bir hal almaya başlar. dengesiz insan tabiri bu döneme rastlar zannımca.

 eğer ki tüm bu süreçte direncinizi kırmadıysanız oldukça iyisiniz ama cambaz misali her an ince bir iptesiniz demektir. her gelişim adımı daha çok bilinçli ve uyanık olmayı dikkatli olmayı gerektirirken bütün bu etmenlerle savaşan benliğiniz aynı zamanda toplumda var olmaya da çalışmak zorundadır çünkü. her ne kadar soyutlanmayı arzulasanız da mümkün olamaz hiçbir zaman. yalpalaya yapalaya yol almaya çalışırsınız.

 eğer ki nasbli iseniz sizi bir bakışta anlayacak yine sizin gibi o yolda yalpalayan dostlar bulursunuz. bazen biriniz yalpalayınca bir diğeri toparlar bazende toparlayan yalpalar siz toplarsınız. yapılan yanlışlar her iki şahsın yaşadıkları denedikleri üzerinden saatlerce tartışılır. ancak çözüm bulmak çok zordur. bazen çözüm... anlatabilmektir. bazende dinleyebilmek...

 çözüm ne yapamayacağını bilirken, belirlerken; ne yapılabilirliğini aramaktır. arayıştır belkide sadece...
 çırpndıkça uyuşan kollarındır kendimizi geliştiren...
 öldük bittik derken sürünebildiğimiz o kısacık mesafedir aldığımız yol... çok olan azdır, az olan çoktur.

Hiç yorum yok: