22 Mart 2014 Cumartesi

Aşk, kalbin şeklini alır...

'' Her aşk bulunduğu kalbin şeklini alır. ''

'' Her ölüm kendi gövdesinin şeklini alır. '' demiş ya şair;

İnsan diyorum hani...
Yaşarken, severken, aşklanırken ve dahi ölürken pek âlâ dikkatli olmalı,

varlığı ile bir şeylere illa ki bir iz bırakıyor. şekillendiriyor ne varsa...


acaba bu yüzden mi dosdoğru olması icap eder ki?

"o hâlde, emrolunduğun gibi dosdoğru ol!..." (hûd, 112)

16 Mart 2014 Pazar

Sükût Sohbeti

'' sükût sohbeti 'nin sözünü işiten biri,
Şeyhi ile böyle bir sohbet gerçekleştirmek istemiş.

Sükut sohbeti, bir bakıma, Yunus Emre'nin : ''dilsizler haberini, kulaksız dinleyesi'' dediği haldir.

Bu mürit aklındaki sorularla şeyhinin önünde  diz çöküp oturur. İster ki, şeyhi, konuşmadan onun bu sorularını cevaplandırsın. Mürit sabırla bir süre bekler, fakat şeyhinden beklediği cevabın gelmediğini görünce umutsuzluğa kapılır ve şeyhinin kendisine cevap veremeyeceğini düşünmeye başlar.

İşte tam o anda şeyhi, ona: '' Ben seni işitiyorum kardeş, sen beni işitiyor musun? '' diye seslenir.

Yani dilsizin haberini kulaksız dinleyebilmesi için; baş dilini ve baş kulağını ortadan kaldırdıktan sonra; kalb diliyle kalb kulağının açılması gerekiyor. Ancak o durumda dilsizin haberini (kelimesiz konuşmayı) kulaksız dinleyebiliyor. ''

* Rasim Özdenören - Kent İlişkileri kitabından...

Sıkça anlaşılmadığımızı düşündüğümüz durumlar hasıl olabiliyor bu hikayede olduğu gibi acaba;
Kalb sözüyle seslendiğimizi düşündüğümüz kişiden dinlerken gerçekten kalb kulağımızla mı dinliyoruz? Ya sahiden o cevap veriyor ise? o anlatıyor söylüyor da biz duymuyor isek sahiden? duyabiliyor muyuz acaba çevremizin kalb seslerini?

Acıkmışlığı hissetmek...

'' İnsanın, bilmediği bir ülkenin bilmediği bir kentinde ve bilmediği bir günün, bilinmeyen sabahına uykusunu almış olarak, üstelik bütün bu bilmediklerinin bilincinde oldugunun farkına vararak gözlerini açması harika bir duygu olmalı.

Gözlerimi bu bilinmeyen kentin, bilinmeyen gününün,bilinmeyen sabahına açıyorum. Orada niçin bulunduğum umurumda değil. Oraya neden geldiğim de. Dahası, orada ne işim olduğu da umurumda değil. bir geçmişimin olabileceğini de düşünmüyorum. bir geleceğim var mı, ona da metelik vermiyorum. Buna rağmen karnımın acıkmış olduğunu hissetmek istiyorum. ''
Kent ilişkisi - Rasim Özdenören

Acıkmayı hissetmek istemek nasıl bir duygudur? hangi işimizin arasına sıkıştırıyoruz acıkmayı? insanın hallerini duyması hissetmek istemesi o duygulara özlem duyması? 
 nice bir kaybolmuşluktur bu? yaşamayı hissetmek de bu tür duygulardan hasıl oluyorsa demekki... o yüzden mi hissedemiyoruz yaşamaklığı?

 Duy ey ruhum! acıktın sen şuan!
 Duy ey ruhum! körüden geçiyorsun!
 Duy ey ruhum! yürüyorsun adııım adım!
 Duy ey ruhum! yağmur yağıyor! damlalar var ah susamak diye bir şey var!

 Duy ey ruhum! duy... ve hisset... sonra yaşa...

7 Mart 2014 Cuma

Kalb

Bizde gizlenmiş bir Allah sesi var ona kalp diyoruz. Bizde ilahi bir lutf olan sezgi kuvvetidir. Kalp, dostluğun  tükenmek bilmez kaynağıdır. Verdikçe verme ihtirasını artırır, sevdikçe sevme iştiyakını taşırır.

Kalp, sonu olmayan gençliktir; korku bilmeyen ölümsüzlüktür. Korkusuz yaratıldığı için onun kini ve kıskançlığı da yoktur. Sonsuzlukta yaşadığından fani  hazları ve ezici istekleri tanımaz.

Mukaddesatın kaynağı kalptir. Ancak bir kalp huzurunda hürmet duyulur. Tövbe aklın sapkınlıklarından kurtularak kalbe sığınmaktır. İbadet kendi kalbine çevrilmektir; bedenin ve bütün isteklerin kalbe dolmasıdır. Kalp ile yapılamayan ibadet faydasız bir yorgunluktur, belki bir alışkanlık ve kör bir itaattir.  Allah a açılan kapı kalbin kapısıdır.

Taassup kalbe garazkarlıkdır, onun başladığı yerde din biter.

Her şeyden süphe edilir, kalbden şüphe edilmez. Herşeyi kırmak caiz olur, kalp kırmak cinayettir. Fetihlerin en güzeli kalplerin fethidir. Ne mutlu kalbini bütün alem yapanlara!

Son nefesine kadar kalbini aklın şerlerinden koruyabilen insan, insanların en bahtiyarıdır. İnsanın asıl hüneri, kalbini kullanabilmektir.

.......Kalp dilinden anlamayanlarla bütün bir ömür boşuna konuştum. Bu insanlar arasında beni bunalmış görürsen, onda kalp sözü duymadığımdandır……

Her ağırlığı çeken küre, kalbi çekemiyor. Kalpsizlerin cenneti olan bu dünya bize vatan olmayacak.

Var olmak_ Nurettin Topçu

Ezber!

'' Her insanın ömrü boyunca ezberinde tutacağı bir yağmuru olmalı…
 Ansızın veya keskin bir gök gürültüsü sonrası şehre düşen bir yağmuru ezberinde tutmalı insan.“

Tarık Tufan - Bir Adam Girdi Şehre Koşarak

3 Mart 2014 Pazartesi

Rüzgar yalnız sana, sana benzemeliyim!


Rüzgar

Arzularım muayyen bir haddi aşınca
Ve kulaklar sözlerime sağırlaşınca
Bir ihtiras duyup vahşi maceralara
Çıkıyorum bulutları aşan dağlara.
Tanrıların başı gibi başları diktir,
Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir,
Ben de katıp vücudumu bu genişliğe,
Bakıyorum aşağılarda kalan hiçliğe.

Bu dağların bir rakibi varsa rüzgardır.
Rüzgar burda tek başına bir hükümdardır.
Burda insan duman gibi genişler, büyür.
Bu dağlarda ıstıraplar, sevinçler büyür.
Buralarda her düşünce sona yakındır,
Burda her şey bizden uzak, ‘O’ na yakındır.
Burda yoktur insanların düşündükleri,
Rüzgar siler kafalardan küçüklükleri.
Yanağıma çarpar geniş kanatlarını,
Ve anlatır mabutların hayatlarını.
Arasıra kulağını bana verdi mi,
Ben de ona anlatırım kendi derdimi.
‘Ey dağların dertlerini dinleyen rüzgar!
Benim artık yalnız sana itimadım var.
Gelmiş gibi uzaktaki bir seyyareden
Yabancıyım bu gürültü dünyasına ben.
Etrafımın sözlerine aklım ermedi,
Etrafım da bana asla kulak vermedi.
Senelerden beri hala anlaşamadık,
Ben de kestim anlaşmaktan ümidi artık.
Gözlerimde hakikati sezen bir nurla
Etrafımı süzüyorum biraz gururla.

Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fani bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi, herkes cılızdır.
Ne hakiki aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.

Benim kafam acayip bir dimağ taşıyor,
Her dakika insanlardan uzaklaşıyor.
Zaman zaman mağlup olsam bile etime,
İnsan olmak dokunuyor haysiyetime.
Büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum,
İşte rüzgar, şimdi sana sığınıyorum!
Asaletin yeri yoktur gerçi hayatta,
En asil şey seni buldum kainatta,
Güneş gibi ne bin türlü ışığın vardır,
Ne de süse, gösterişe baktığın vardır.
Deniz gibi muamma yok derinliğinde,
Bir ferahlık, bir saflık var serinliğinde.
Bir dev gibi küçük, mızmız sesleri yersin,
Allah gibi görünmeden hüküm sürersin.

Düşmanıyım ben de cılız güzelliklerin,
Rüzgar! Bu dağ başlarında çırpınan serin
Kanatların gökyüzünde akan bir seldir,
Bana kudret ve cesaret veren bir eldir.
Beşerlikten uzaktayım senin ülkende,
Senin gibi azamete aşıkım ben de.
İşte Rüzgar! Senin gibi ben de deliyim.
Islıklarım senin gibi inlemelidir,
Herkes beni ürpererek dinlemelidir.
Rüzgar! Sana, yalnız sana benzemeliyim.'

(1931)
Sabahattin Ali


Yerim soran bulunursa: Meskenim Dağlar

DAĞLAR

Başım dağ saçlarım kardır,
Deli rügarlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır.

Şehirler bana bir tuzak,
İnsan sohbetleri yasak,
Uzak olun benden, uzak,
Benim meskenim dağlardır.

Kalbime benzer taşları,
Heybetli öter kuşları,
Göğe yakındır başları;
Benim meskenim dağlardır.

Yarimi ellere verin;
Sevdamı yellere verin;

Elleri bana gönderin:
Benim meskenim dağlardır.

    Bir gün kadrim bilinirse,
                                                                                        İsmim ağza alınırsa,
                                                                                        Yerim soran bulunursa:
                                                                                        Benim meskenim dağlardır.

                                                                                                               ŞİİR: SABAHATTİN ALİ


1 Mart 2014 Cumartesi

ac_ı

Hani... yediğin tokatla...
bilmezsin neden ağladığını...
dökülür gözlerinden o yaşlar ardısıra...
yoktur hani tesellisi...

sulanmıştır göz, taleb eyler mi mendili
sızıyan gönülse; gözler silinir mi?
hıı, acıyor ya sahi!
bazen sadece acır öylece...
ve sen acır diye ağlanır sanırsın...
sızım sızım sızlıyor, bilmez misin?

isterim de hani,
bilmemeyi...
istemek yeter mi ki?
01.03.14

Var idiyse bir kuş, Kalbinden başka yeri olmayan vurulacak

Birinci Bab
Ey sökülmüş cep.. Ey ıslak yorgan..
Ey bulduğu her bahaneyle çıngar çıkaran..
Yardım et.. Yardım et..
Bana ilâh mahvedecek
bir uzuv lâzım.
Gel çabuk
Beni üzüntünün koynunda beklet
Orada tohum serpecek kadar
Bana zaman tanı.
Ve konuş
Varsa eğer yazgımızın beş duyusu
Yazgı dediğimiz şeyin deveran ediyorsa kanı
Söyle ona vazgeçsin beni üstümden esip yönetmekten
Bana diş geçirsin de anlasın bakalım hangimiz daha kekre
Çarpayım gözüne bir, kulaklarını çınlatayım hele
Uzaktan işmar edip durmasın bana
Gelsin bana dokunsun
Alnının çatında değil belki
Ama bir iriminde aklının
Kalsın korkum.

Benim elbet bir bildiğim var: Hayat saçma sapandır.
Üstüme saçmalı tüfeğiyle ateş açtı hayat
Yaylım ateş, bombardıman, güldürücü gaz
Şairsin.. Arkanı dönme.. Neyin var sen de fırlat..
Hiç yoksa şu inkisârı kâğıda geçir, sonuna kadar yaz
Nasıl olsa çıkaramazsın saçmayı etinden
Hiç deneme
Cibril'i düşünmeden
Asla yaşayamazsın
Seni uçurmazsan yandın
Kuşları da uçuran
Ey şair.. Ey dilenci..
Kanatsız, mızmız, sözün köpeği
Tiryakilik peşinde geceleri
Günün ortasında karmanyolacı.
Sana değil Davud'a yaraşıyor sapan
Korkun var bölük pörçük
Ümidin çatal çatal
Baka gör bunların arasından
Hangi yer sana ayrılmış
Hangi yâre senlik bir şey bırakmış
Çalap.

Anlat:
Bu bir Yusuf masalıdır de
Bunu söyle ve fakat
Şunu da sor
Yusuf'un masalı neden
Yusuf'la başlamıyor?
Bir varmış bir yokmuşla başlıyor bütün masallar gibi
Bir Şivekâr varmış, bir gençkız
Yusuf yokmuş, cinler
Kaçırmış, yazgı
Saklamış onu.

Masalın orasına gelince bir Yusuf gösterilecek
Ama önce masalı bir Şivekâr
Nasıl başlatıyor
Bilmek gerek.

Genç bir kızla, bir bakireyle başlıyor anlatımız.
Çünkü bakirelik, o bir baş dönmesidir
Başta gelir, başa gelir, başı yerinden eder
Eksiksiz olup hiçbir iyelik tertibi gerektirmeyecektir
Sorguya açık kim derseniz bakirdir, odur bakire
Kapağı hiç açılmadıysa kitap
Kaş çattırır insana, korku verir
Oysa kitap ki yarıya kadar okunmuş
Bakiredir.

Bırakalım başta kalsın.

Gençlik
Ve kızlık dursun başında efsanemizin.
Şivekâr'la
Bir gençkızla başlasın anlatımız
Ağlatımız
O dahi gençlik ve kızlıkla bitecek bittiği an
Zaten son erek değil miydi
Genç ve kız?
Vay anam.. Ter ü taze ve domurmakta olan her ne ise
Hele bir dalmaya gör onun döngüsüne.

Şivekâr'dı
Gezmeye çıkmıştı ikindileyin
Evlerinin az ilersindeki koruda
Genç kızlar bunu yapar
Her gençkız ruhta birikmiş sözlerin
Sürgüsü açılsın diye
Hep gezintiye çıkar.
Kıştı mevsim. Toprakta kar.
Çok tutumlu bir söyleşi gibi berraktı çamların yeşili.

Avcılar göründü uzaktan
Şivekâr avcılara görünmek istemedi
Sindi en bildik köşesine çamlığının
Kendi yerinden dinledi
Fend eden, tuzak kuran, ok atan bu milleti.
Avcı bunlar
Bir kuş vurdu tezelden
Aralarından biri.
Nasıldı kuş?
Neresinden vurulmuştu?
Şivekâr göremedi.

Ok değerse bir kuşun ancak kalbine değer
Bunu bilmeyecek ne var?
Kan düşer. Emilir o kızıl bezek
O bembeyaz satıhta.
Ossaat “Breh..
Hüsnü Yusuf'un yanağı mısın be mübarek..”
Deyiverdi bir avcı.
Şimdi sezdi Şivekâr saklandığı yerden
Avcıların da varmış bir içlisi
Bir bilgesi.

Kar ve kan. Ak ve kızıl.
Bir yüzün suçsuz zemininde
Tutkunun canlandırdığı şey.
Siması da iması da Yusuf'un
Böyleymiş meğer.
Kar üstüne düşen kandı
Yamandı
Bir avcıdan Şivekâr'a ulaşan haber
Müjde değildi.
Neden bir yavuzluk
Bir durulukla beraberdi?
Şivekâr bunu bilmek istedi
Bilmek, bilmek, bilmek istemi
Kızda çözdü bütün bağlarını kadîm âlemin
Âlem âlemler oldu, cümle âlem gevşedi
Kız için artık gevşekti
Pekinlik bohçasının hodbin düğümü
Haber deriştirdi kızı
Soru
Dünyayı karman çorman bıraktı önüne
Dünyayı, önce onu delmek

Yusuf'a varmak gerekti
Desem ki kapı açıldı
Yalan olur
Ama kilidin kalktığı belli.

Var idiyse bir kuş 
Kalbinden başka yeri olmayan vurulacak 
Vuruş değil de vuruluş kilidi kırsaydı
Kendi sorgusu yüzünden ayağa kalkıyor insan 
Arıyor. Yusuf bir ayna mıdır acaba?
Çetrefil, kuşku dolu, yadırgı
Ne kadar kendi oldu insan 
O kadar başka...

Bir Yusuf Masalı - İsmet Özel