
Fakat yabani bir kuş, ümitsizliğine rağmen, ne yapacağını bilemez halde delicesine, kapısı kapalı kafesin demir tellerine kendini öyle vurur, öyle çırpınır ki sonunda kanadı kırık ve kanlar içinde bir köşeye düşer, başını omuzları arasına gömer ve ölünceye dek sakin durur.
Şu akılcı yorumlar, şefkatli acımalar ve müşfikçe öğüt vermeler ne kadar çirkin, iğrenç, aptalcadır : Kuş kendi kendine hayatını kararttı. Rahatlık, nimet ve emniyet onu rahatsız ediyor. Hayal ve hurafeye gönlünü kaptırmış. Zavallı hayalperest kelebek!! Senin acıklı kaderine içim nasılda sızlıyor. Ey şair kuş!! Niçin şu evcil kuşlardan mutluluk dersi almazsın??
Ben evcil kuş değilim. Her kalbin kendi aklı vardır. Gece, sahrada ve kışta yersiz yurtsuz kalmış ve kar fırtınalarından başka kimsenin arayıp sormadığı, avcı kurşunundan başka hiçbir şey beklemeyen yalnız kurdun kara bahtına, sahibinin mutfağının önündeki yumuşak küllükte sıcak ve güven içinde yatan, sofra artıklarndan mest olan ve rüyalarını şehrin çöplükleri süsleyen neşeli ve mutlu köpekler, dostsalar üzülürler, düşmansalar sevinirler. Fakat ne kurt köpeği alçaklıkla suçlanmalı, ne de köpek kurdu çılgınlıkla. İkisi de kendi fıtratınca yaşamakta, dünyayı kendi anlayışlarıyla anlamaktadır. Her birinin kendi aklı var.
Kuş beslenip yağ bağlamalı, kelebek yanıp kül olmalı. biri sindirirm lokmasıdır, biri ateş lokması. Biri mide açlığına cevap olarak yaratılmış, biri mumun ihtiyacına cevap olarak... ''
Ali Şeriati - Hubut&Kevir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder