21 Eylül 2012 Cuma

İçerden mi dışardan mı sorusu?



‎"Adem'le Havva'nın Cennette öncesiz sonrasızmışcasına mutlu bir hayatı yaşadıkları zaman gibiydi hayatımız Batının soluğu bize gelmeden önce. Bu soluk bize ne zaman geldi? Bu soluk geldiği için mi değişmeye başladı yüzümüz? Bozuldu ve bir maskeye dönüştü? Dağlarda bilinmeyen bir bitkiyi yiyip de ondan gizli ve sürekli bir zehirlenmeyle yüzünün biçimini ve yaşamasının anlamını yitiren bir varlığa mı dönüştük
ilk ürperti ve ilk soluk anını ayırmak ne zor. Yabancı ve yabancıbir şafağınloş bir dudağa bıraktı ğıilk kırağı, ilk çığ. Dışardan gelen soluğun belli belirsiz dokunuşu mu, yoksa iç ateşin dışarıya fırlattığı bir şüphe kabarcığı mı?
ne olursa olsun, ilk hücre ister içerden gelsin, ister dışardan konuk olsun, içerden gelenin dışardan geleni, veya dışardan gelenin içerden geleni sarıp sarmalayarak bir kanser hücresinin ölümcül hayat iştihasıyla büyümeye başlaması önemli.
içerden de gelse dışardan da, bu imaj kuruyup gidecekbir sivilce değil, bir mevsim krizi değildi. Bir kültür alerjisinden fazla bir şey. Ben bunu Ademle Havvanın cennette şeytanla ilk karşılaştıkları an imajıyla düşünüyorum. Şeytan içerden mi gelmişti dışardan mı?? Bence daha önemlisi dışardan gelen şeytanın çağrısını dinleyen bir kulağın hemen İÇERDE HAZIR OLUŞUYDU. Doğruluk, güzellik, iyilik ideasına bir kontrpuan olarak. "
             Sezai Karakoç-Yitik Cennet

Hiç yorum yok: