15 Nisan 2016 Cuma

İslâm şehrinin özellikleri

'' İslâm şehrinin özellikleri
İslâm şehrinde toplumun merkezinde insanları denkleştiren bir kurumsal yapı vardır: Cami. İslâm şehrinde cami ile bedesten birlikte var olmuştur ve bu hal sadece Osmanlı şehirlerine mahsus değildir. Peygamber’in de Mekke’de çarşı tanzim ettiği bilinmektedir: “İlk iş müstakil bir pazar kurmaktı. 
İslâm toplumlarında pazar yerinin mülk olmamasının en büyük delili bedestenlerin vakfiyelere ait olmasıdır. Yani ticari sahanın kamusallığı esastır, şahsi mülk olmasına izin verilmemiştir. İslâm düşüncesinde şehir, mekânın sermaye politikasını konu edinmemektedir. Mekân sermaye değildir. Mekân vatandır. İnsan toprağa basmalıdır. Toprak yurttur. İnsanın yeryüzü ile ilintisi dünyaya fırlatılma değildir. 
 Allah meleklere “Yeryüzünde bir halife yaratacağım” diyerek insan-toprak ilişkisini varoluşsal kılmıştır. İnsanın toprağı ziftlemesi, betonlaştırması halifeliğini bozmaktadır. Zift ve beton içinde canlı barınamayan iki beşerî icat olarak insanı toprağa yabancılaştırmıştır. Marka şehir, kentleşme düzeni Batı’nın ilerlemeci tarih anlayışını tekrar eden, yineleyen perspektifler olarak Batı dışının Batı’ya benzemesini ve ona boyun eğmesini gerektirmektedir. Şehirlerimiz satılık değildir, sınıfsal ayrışmalara bölünmeye muhtaç değildir. Şehir, kırsal alanları, üretim alanlarını düzenleyen, organize eden mahallî ve iktidara karşı muhtar yönetimlerdir.''


Şehir kavramı teolojiden beslenir; hükmün uygulandığı yer anlamı taşır:

İslâm şehri (medine) ahkâmın uygulandığı yerdir Bu nedenle bugünkü dilde Kaz’a denilen ve kentten küçük sayılan toplumsal birim kadısı olan yer Cum’a kılınan yerleşim alanıdır. Kaz’a denilen yerde mutlaka Pazar kurulur ve mutlaka Cum’a kılınırdı. Kaz’a aynı zamanda kendi üretim bölgesi olan kırsal alanda ticaret ve üretimi tanzim eden bir merkezdir. Yani Batı kenti gibi ‘üretim sahası kent’, ‘fabrikaların yatırım alanı olarak kent düzeni’ şeklinde bir anlayış İslâm toplumlarında ortaya çıkmamıştır. Bu nedenle burjuva bireylerin yerleşim alanı olan ‘bourg/burj’ bir ‘kent’ ise de bir ‘şehir’ değildir. Böylece Batı toplumlarında ortaya çıkan ‘urban-city’ belki ‘kent’ olarak adlandırılabilecek ama sadece Müslümanların inşa ettiği ‘şehir-Medine’ sayılamayacaktır. Bu ikisinin birbirinden tefriki yalnızca sınıfsal, mülkiyetçi, üretim biçimine ait, siyasal, kültürel nedenlere dayanmamakta tamamen teolojiden beslenmektedir. 
http://dergi.aljazeera.com.tr/2015/01/01/bati-kenti-islam-sehri/

Lütfi Bergen

Lütfi Bergen, yazar ve serbest avukat. 1995’te Dergâh dergisinde yazın hayatına başladı. Bergen'in kitaplarından bazıları şunlar: 'Kenti Durduran Şehir' (MGV Yayınları, 2013), 'İslâmcılık Söylem ve Eylem: Bir Şiddet Eleştirisi' (MGV Yayınları, 2014), 'Kent-İslâm ve Kapitalizm: Şehre Yürüyelim Batı Yıkılacak' (Doğu Kitabevi, 2014), 'Medeniyet: Müslüman Toplumsallığın İnşası' (MGV Yayınları, 2014).

Hiç yorum yok: