Toplum vardır, kendini tehlikede gördüğünde,sözde, kurtuluş için, kendinden kaçar! Fakat, bu kaçış, bilmez ki kendini kovalayanlarca başka türlü yorumlanır, kendisi olmaktan çıkmamak için kaçıyor sanılır. Ve , bu kaçış yüzünde bir yerde yakalanır. Ama, ölüm halinde, ölüm kaosuna bulanmış halde, ölüme üç adım uzaklıktaki çözülüş metamorfozu halinde!
Kendinden kaçan toplum,sanır ki kendini yeni ufuklara açmaktadır. Oysa, gerçekte, o, kendini yabancı ve düşman bir ortama atmakta, böylece, gücünü ve hareket yeteneğini sınırlandırmaktadır.
Bir toplum için paha biçilmez değerde olan bağımsızlığın anlamı, kendinden kaçmayışta, kendini kendinde biriktirmede ve yoğunlaştırmada saklıdır. Sağlam bir toplumun gözünde,kendine ait değerlerin açılımı için gerekli özgürlükleein toplamı bir uyum içindeki toplamı demektir bağımsızlık. Bağımsızlığı bir esaretten başka bir esarete göçme şeklinde biçimlendiren bir değişim, bir toplum için en bahtsız ve umutsuzluğu katmerlendirici bir değişimdir.
Bir toplumun bir tarih şartında önüne alın yazısı en çetin bir savaş ve ya bir savaş alanı gibi çıkabilir. Geçmişin nice ağır düşüşleri onda adeta bir kabusa dönüşmüştür. Gereken ne pahasına olursa olsun bu trajik kalıntı patlamalarını göğüslemektir. Hangi biçimde dışa vurursa vursun ondan ürkmemektir. Bu savaşta başarının ilk şartı savaştan kaçmayacağını kuşkuya yer vermeyecek imkan bırakmayacak bir şekilde karşısındakine hissettirmektir. Şartların ağırlığı karşısında kaçma görüntüsünü vermek yenilgiyi daha başlangıçta kabul etmekten farksızdır.
Toplumun kahramanoğullarının zuhur edeceği olağanüstü ortam toplumun ruhundaki bu tarih icinde bin yıldan oluşmuş kristallerde bir iklim gibi gizlidir esecek ilahi rüzgar bu kristallerin içindeki ebedi iklimleri açacaktır.
Özgürlük gerçek anlamında özgürlük bir toplumun yaşam andıdır bütün bu değerler bu anttan alırlar geçerlilik güç ve anlamlarını. Gönülleriyle bütün varlıklarıyla özgürlük andına hayatlarını bağışlamamış kişilerin meydana getirdiği toplumlar er geç ölüme yani ölümden de beter olan tutsaklığa mahkum olacaklardır.
Bu özgürlük andı inanmanın bütün içeriğiyle düşüncenin bütün coşkunluguyla kültürle ekonomik direnmeyle davranışların en soylu çiçeklenisiyle beslenmedikçe bakımsız bir saksıdaki bir salon bitkisi gibi solar.
Bu ant toplumun bütün kesimlerinden sonsuz bir fedakarlık istemektedir. Bu fedakarlıklardan kaçınanlar toplumun mezarını kendi elleriyle kazmaktadırlar. Elbet kendi mezarlarını da.
Akıl ve hesap fedakarlığın miktarını belielemede degil sadece zaman ve yerini belirlemede yani son özgürlük savasının takdik ve stratejilerindedir. Savasın gerekçesinde değil teknigindedir. Savasın gerekcesi ise toplumun ruhundaki varoluş arzusunda gizlidir.
Özgürlüğü yitirmeme veya daha dogrusu kazanma savası önce yürekte başarılır. bu savaş ruhta kazanılır. Savaşın maddi yüzü bir sonuçtur. Maddi savaşı ruhi savaştan öne almak herşeyi yitirmeye sebep olabilir. Toplum önce soğuk kanlılığını korumalı. Yıkıcıların çağırdıkları çatışmalardan uzak durmalıdır. Bir agac gibi sessiz ve yavas büyümeli ve vakti gelince bu büyümeye engel olan granitten de olsa kendi kendine parçalanmaya itilmeli. Özgürlüğün ve bağımsızlığın kendini koruma yöntemi budur.
Çağımızda özgürlük ve bağımsızlık artık sadece cephelerde korunmuyor. Asıl bunları koruma savaşı toplumun içinde yursun ortasında olmaktadır bununda en yogunu ruhların can evinde olan savaştır. En kran kranası. Bilinç savaşıdır bu savaş. Inanç ve umut savaşı. Kendine güven savaşı. Özgürlüğe ant içmiş gönüllerin hayat damarlarının savaşı.
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.... (Kuşların nağmeleri yerine ümidin suskunluğunu....)
24 Şubat 2016 Çarşamba
Özgürlük Andı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder