3 Mayıs 2020 Pazar

insan bir kere mi sever

insan 'bir'i sevmek için çok kere sever. 
'bir'e yol olan çok kereler. 
mühim olan sevme sayısından çok seni 'bir'e taşıyıp taşıyamadığı. yoksa sevmek denilen şey dalga olup vurur da vurur seni kıyaya taşa kayaya. aklını başına getirene dek sevdirir, öldürür, bittim tükendim bu sefer dersin tekrar tekrar öldürür. 

o yüzden sevmek demek yola çıkmak demek ama ulaşılıp ulaşılmayacağı meçhul. 

o yüzdendir ki erenler dağı sev taşı sev illa birşeyler sev ki olurda 'bir'i sevmeyi öğrenirsin derler. 

o yüzden midir bilmem kanaatimce sevmek imtihanlardan bir imtihan. kim neye meyletmişse öylesinde arar durur 'bir'ini. adı başka başka şeylerdir ama sonsuzdan kırıntılar varsa adını sevmek kor şaşkın insanoğlu, aşk kor hemen. aha! buldum der! oysa o milyonda bilmem kaçından bir tezahürdür yahutta etrafta basbasbağırılınca, kulağa hayale çalınmış bir halüsilasyon. o yüzden öyle bir imtihandır ki hemen hemen bulur senin zaafını yakalar düğüm olur içinde, kiminin dili ne vurur kiminin kalemine kiminin yüreğine. hesaplaşma başlar içerde. dışardan görülenler sade ve sade yansımalarıdır içerinin. neyin varsa savunduğun direttiğin sarsar onları bir gerçekten öyle mi düşünüyorsun yoksa çalıp çırptın mı diye. ''allah insanı iddiasından vurur'' ya hani. öyle. iddiana ne kadar hakimsin der, vurur iddiandan, getirir önüne en olmayacak şeyi kor, kor ama öyle bir kor ki hani senin en zayıf hassas yerinden, usul usul. girer kanına. farkedersen iyi ama yine de bazen kaçamazsın, illa seni bir sarsacak böyle. kurumaya yüz tutmuş yapraklarını bir dökecek etrafa ki asıl sen çıksın ortaya. 13.02.2016

Uzak ve yakında: Büyülü şehir

Büyülü şehirlerde yakınlar ve uzaklar da bambaşkadır. Yakın ayrı uzak ayrı bir derinlik sükunet ve huzur verir insana.
Peki büyülü şehirler nasıl olur? Oldu? Olduruldu?

Hep yakınlarındakini evinin içindekini! En lüks en iyi en çok en gösterişli yapmaya çalışan insan bir adım dışarısındaki evini bahçesini sokağındaki yeşili dağları ve ovalarındaki yeşilini şehrinin eğilip bükülen o doğal şeklini muntazam nizamını unutmuştu.

Hani bir takım muhafazakar mimarlar demişti diye dinlememişti de apartmanlar ve kuleler üstüne etrafına apartlaman ve kuleler inşa edilmişti. Bir adım yanı lüks gözüksün diyeydi tüm o açlığı kibiri hep daha daha daha dediği statüsüne eklenmesi içindi.

Peki ya o statü para ve hatta hersey ama hersey Bi anda yok olacak ve sen doğayla kimsesiz yalnız kalacaksın deselerdi de şimdiki oldugu gibi yine aynı mı yapardın evini bahçeni caddeni çevreni?? Nefes almalık yerler bırakmaz miydin kendine? Derinliğe yeşile salabilecegin yerler oluşturmaz mıydın? Değmez miydi? ayların hep aynı yerde ișe gitmeden hicbirsey yapmadan kendinle ve cevrenle vakit geçireceksin deselerdi inanmazdım inanmazdık.

Deyince yenilenmemiș gelenekselci bir mimar olarak bizleri yuhalayan siz para sahibi arz ve talep hakkı olan lüks ve başkasındami başkaya! hayran olan insanlar... o içi dolu dışını önemsemediginiz çevresini yakıp yıktığınız o evlerinizde ve mahallenizde mutlu musunuz? 

En büyük avm ye yakın olsun yeniside yapılsın dediğiniz o yerde avmlere doğru manzaranizla iyi seyirler. (bide avm yapılmasın diye protesto edip yinede evini ona yakın alıp tüm gününü avmde geçirmiş ama yinede ağaçların kesilmesine protesto eden insanlar var di unutmayalım)

Kendinde ve Kendiyle

Alexandra parktan aşağı inmeye çalışırken daracık bir yer bulduk çalımlarla kaplı ve sonra bir baktık ki bu enfes merdiven.

Derin sessiz uçsuz bucaksız iniyordu ta şehir merkezine kadar. Ayaklarımızın ucunda büyülenmiş yürürken içimizde fırtınalar ve hayretler birbirine girmişti.

 "Sus, kimseler duymasın.

Duymasın ölürüm ha.

En uzak, o adsız ve kimselersiz,
O yitik yıldızda duyuyor musun?" Dediği gibiydi şairin. 

Sus ve duymasın kimseler derken sessizlik ve derinlikten tedirgin içten ve derin bir "duyuyor musun?" sorusu yükseliyordu yüreklerde. Sığmıyorduk yüreğimize. Ama ifade etmeyi de bilmiyorduk. An'daydık alenen. Kendimiz'deydik.


İnsanın hep kaçtığı yerde, kendinde ve kendiyle. Tüm çelișkilerimizle, hepbir iç içe yalnızca kendimizde.

Durgun insan ve Sokak

Sokağa çıkma yasağının bilmem kaçıncı günü

Bir yerden bir yere yetişmek için kullanılan o sokaklar:


Usul usul her detayına vakıf olmak için vardı zaman tüneli idi adeta. Zamanı yavaşça sarılmış insanoğlunu seyir tüneli. her bir ayrı sessiz dünyaya açılan bir geçitti adeta.

Pencerelerden dışarıya sarkan ufak meşgale objelerle ise sokağı gezenlere tebessüm ettiren mesajlar içeriyordu.

İcerde ve sessiziz ama dünyayı seyrediyoruz mesajları idi bunlar. burda bizde sizinleyiz mesajları. Varlıklarını diğer varlıklarla bütünlemeye çalışan ayrıştırılmıș insanın çığlıkları.

Yeniden


Zaman ve mekan,
terimlerin anlamlarını yeniden yine yeniden oluşturuyordu.

Olmazlar oluyor,
olagelenler ise zamanla yavaşça usul usul degisiyordu.

Olmazsa olmazlarımız, onlarsız olmalılarla onlarsizliga alıștırılırken biz,

sadece belirlenen o mekanda zamana odaklanıyorduk.

yine onlara değil ama onlara umutla... taki onlarsız yaşayan seni gören sene o mesaj iletilene kadar.