25 Aralık 2018 Salı

Rol Modeli olarak kendimiz

Bizden beklenen roller...
O beklenen rol garip bri girdap gibi çekiyor gibi hissediyorum ben insanı. Bazen yaklastıgını hissedersin ama tepkilerini kontrol edemezsin bazen kontrol ederken yapabildigin sadece tepkisiz kalmak olur bazende saçma tepkiler vererek aksi yönde bir hareketle kendini savunma durumuna sokarsın bu seferde baska bir girdap yanlış anlaşılmalar yada kendini daha dogru anlatmaya ifade etmeye çalışma rollerine bürünürsün. Yönetilmemeye çalışırken bi bakmışsın ki görünmeye ifade etmeye çalıştığın kimliginle (yansıtma kimligi diyebiliriz) uğraşmaktan onun seni yönettigini farkedemeyebilirsin. Oysa aslında sen yansımadaki de degilsindir yönetilmek istemediklerinde... ama iste hepsiyle ugraşmaktan asıl kim olduğuna kendine kendi özüne sevgin vaktin gücün sabrın kalmaz. Ama senin agzından insanlara artık tahammül edemiyorum sözcükleri çıkar... oysa tahammül edemedigin şey kendin dışında enerjini sabrını sevgini özverini harcadıgın yansıma kimlikler rollerdir. Hayatta Olmaya ve oldurmaya çalışmaya çabalarınla yorulur ve özüne olan ilgi ve sevkatini öldürürsün. Bu durumda en etkili yöntem sanırım asıl güce Bir e odaklanmak. Bir in varlıgına odaklanıp Birden bize gelen bagları görmeye başlarsak, içimizdeki kesfetme gücü diriliyor kendimize icindeki birilerini sevmeye sevkat gostermeye gözlerine bakmaya dinlemeye algılamaya baslıyoruz. Ama Bir de takılı kalmak çok zor oluyor dikkatimizi dagıtan çok sey var. Ona takılı kalamadigimiz icin ince baglantıları da farkedemiyoruz. Bu sefer hayal kırıklıgı kimligiyle bulunamayan cevaplar beklenen umutlara olumsuzluk kimligiyle bogusuyoruz neden neden neden olmuyor yada neden öyle oluyor diyoruz. Çünkü yine kendimizde yansıyacak " oldu bu" kimligine odaklanmış oluyoruz. Olmayı beklemek beklentisi ne kadar oldun sorguları olabilitelerin sendeki tezahûrleriyle çapraz sorguya giriyorsun. Olma çabanın ölmeden önceki can havliyle çırpınışlarıyla siddetleniyor herşey oysa... altın vuruşlar yapıyor sana kimliklerin... tereddütlerin ve en zayıf anların yada iddia ettiklerin evet iddialarınla sınanmaya başlıyorsun. Işte yok ve var dedigin bu her tûr iddianıda öldürmen gerekiyor ki kimlikler hiç'e çıksın... Hiç'e çıkmak ise başka bir evren adeta. Olmak istemek ve olmaklık yok orda. olmamayı kabullenmek yada olmak dedigimiz her tür kimlikten sıyrılıp özle beraber bir an'da kalabilmektedir sanırım. Belki başta korkarsın bi anda hiç görmedigin bir yaratik görüyormus gibi... zaman geçtikce neye benzedigini anlamaya çabalarsın dokunursun belki hissetmek için... sarılırsın kavrayabilmek için gözlerine bakarsın yada önce dinlersin ne diyecek diye. Kendini mi tanıtacak beklersin. Keşfedersin olmadigin seni, olmadan oldurmadan Hiç'te. Çünkü sen oldugunu bile bilmiyorsundur belki hiç bir şey nası bir sey onu algılamaya çalışrsın tanımsızlık korku vermiyormuş bak dersin içine... tanımadıgım ve bilmedigim şeye olan korkum yersizmiş burda tanımsız biri var evet. Ve o tanımsız şey oldurmaya çalıştgın kimliklerinden en çok seni tatmin eden şey dir işte bu! Dedigin bir hiç tir. Hiç ama işte bu! Nun ikisinin nasıl bir arada olabildigine hayranın merakını diriltir ve adımlamaya ona dogru yürümeye baslarsın. Merak istek coşku külleri kaldırmaya başlar ve adeta kendine dirilirsin... iste ölümünün diriltici gücü budur sanırım,bu olsa gerek...


Hiç yorum yok: