16 Mayıs 2017 Salı

Hasret

Hasret nedir bilir misiniz?
Hasret dikenli teldir.
.
Nefes alırken batan yerlerden böyle kurtulmaya çalışır acıtır.
Nefes verirken gögüs kafesin daralırken böyle iğneler derinlere girer.
Ne almayım ne vermeyim nefes de acımasın diyebilirsin. Her türlü acır. Acıtır.
.
Ol sebepten hasretin aması olmaz.
Amalarla hasret hafifletilmez.
En fazla üflersin yaralarina bi serinlik hoşluk gelir bir ara hafifler gibi olur acısı o kadar.
.
Bunçün hasret yüklü insanlara amalarla gelmeyin kabul edin ve üfleyin usulca üstünden hı?
.
" Sinesinde halîde bir hançer
Sallanırdı teneffüs ettikçe;
Rahm ile titreşirdi hâk ü hacer,
Ânın enfâsını işittikçe! "
.


Nâme-i leyâl

Bir ninni ile rûh-ı leyâli uyutursun,
Ervâha eder da'vet o ninni
Bir hâb-ı muganni!
Bir hâb-ı muganni ile rûhu avutursun;
Bir hâb-ı mugannide gönüller
Rü’yâları dinler!
Ey bâd-ı muganni ki hedâıkda verirsin
Her nağmeye, her saza muâdil
Yapraklara bir dil...
Ey bâd-ı muattar ki semâdan getirirsin
Her zümreye bir nâme-i hoş-bû,
cû...
Bir ses getir ondan bana ey bâd-ı peyem-res,
Bir şeb getir ey bâd-ı peyem-res,
Ondan bana bir ses!...
Ey bâd-ı peyem-res getir ondan bana bir ses,
Yâhûd götür ey bâd-ı şebângâh
Benden ona bir âh!...
Ey dağların en sâf ü tabiî nakarâtı,
Tekrîr-i sürûdunla ağaçlar
Cûlar gibi çağlar!
Dağlarda akan çeşmelerin hoş namagâtı
Eyler seni, ey  bâd-ı tabîat,
Dağdan dağa da'vet!
Isâl-i terâne!
Mizmâr-ı serâdan gelen âsûde nevâlar,
Cûlardaki sâzende hayalât,
Dağlardaki esvât,
Ebhâr u sevâhildeki bîhûde sadâlar
Vermez dil-i şeb-hîzime ârâm;
Etmez beni hoşkam!
Ben neyleyim elhân-ı yek-âheng-i cihânı?
Ey lâne-i seyyâl-i mezâhir,
Ey bâd-ı meşacir,
Anlat bana bir dildeki âheng-i nihânı;
Gönder bana bir zemzeme-i sâf,
Bir nağme-i şeffâf...


Sevdâ

Hakikat-i Sevdâ

Cenap Şahabettin

Bir şüphe-i hissiyye ile dalgalanır dil;
Bir heykel-i gül-rû dikilir kalb üzerinde;
İnsan bütün ahzân ü meserrâta muâdil
Bir tatlı dönüş hisseder âvâre serinde
Her cevf-i hayâtî, sevilen şeyden ibaret
Bir lem'a-i nev, şaşaasıyla eder ihfâ;
Bir berk arkasından ederek ömrü temâşâ
Bin müddet için göz kamaşır... İşte muhabbet!

Pek boştur o his, lakin o boşlukla dolar dil;
Âfâk-ı hayatiyyedeki cevfi o örter;
Herkes hep o boşlukta arar bir tutacak yer
Pîrâmen-i ömründeki girdâba mukâbil

Sevdâya mukabil duyulur ruhta her gâh
Bir def-i peyâpey ile bir cezb-i peyâpey;
Bir istiyor insan onu, bir istemiyor... Âh
Sevmek bile doğmak gibi, ölmek gibi bir şey!


5 Mayıs 2017 Cuma

Araf sûresi

Bakara Suresi | 286
Allah kimseye (ibadet ve itaatte) gücünün yettiğinin dışında (üstünde) teklifte bulunmaz (herkesin) kazandığı (iyilik) kendi yararına; yaptığı (kötülükler) de kendi zararınadır. “Ey Rabbimiz! Unutur veya (kasıtsız) hata edersek, bizi (ondan) sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden önceki (itaatsiz ümmet)lere yüklediğin gibi, bize (zor/helak edici) bir yük yükleme! Ey Rabbimiz! Gücümüzün yetmediği şeyleri de bize taşıtma! Bizi affet, bizi bağışla, bizi esirge! Sen Mevlâmızsın; küfre sapan, seni tanımayanlara karşı bize yardım et/zafer ihsan eyle.”

A’râf Suresi | 128
Musa, kavmine: “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı yapar. (Güzel) âkıbet (Allah’ın emirlerine) uygun yaşayanlar içindir.” dedi.

A’râf Suresi | 131
Onlara iyilik (bereket) gelince: “Bu bizim (hakkımız)dır.” derler. Eğer onlara bir kötülük (kıtlık) ulaşırsa, Musa ile onun beraberinde olanları uğursuz sayarlar. Haberiniz olsun ki onların uğursuzluğu (amelleri sebebiyle) ancak Allah katındandır. Fakat çokları (Allah’a ve dinine karşı tavır aldıklarından asıl uğursuzluğun kendilerinde olduğunu) bilmezler (inananları küçültücü çeşitli isimlerle yaftalarlar). [krş. 7/95-96]

A’râf Suresi | 146
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerim(i anlamak)tan uzaklaştıracağım. Onlar her türlü mucizeyi görseler de ona inanmazlar, doğru yolu görseler, onu yol edinmezler; (fakat) azgınlık yolunu görürlerse, yol olarak onu edinirler. Bu, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlar(ı anlamak)tan gafil olmalarındandır.

A’râf Suresi | 157
O (Ehl-i Kitab ola)nlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil’de (adını ve özelliğini) yazılmış olarak bulacakları, ümmî peygamber olan (son) Resûl (Muhammed)’e uyarlar. O (Peygamber), onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder. Onlara temiz/hoş şeyleri helal, (kendilerince helal saydıkları veya amel olarak) pis ve murdar şeyleri de haram kılar. Onlar(ın sırtın)dan ağır yükü ve üzerlerinde olan zincirleri (zor teklifleri) kaldırır. Artık ona inanan, ona hürmet eden, ona yardım eden ve onunla beraber indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte (dünya ve âhirette) kurtuluşa erenler sadece onlardır. [bk. 2/146]

A’râf Suresi | 163
(Resûlüm!) Onlara, deniz kıyısındaki o kasaba (nın başına gelen felaket)i sor. (Hani onlar, Allah yasak ettiği halde), Cumartesi gününde (balık avlama yasağını dinlemeyip) haddi aşıyorlardı. Çünkü (onların, ibadete saygı gösterip tatil yaptıkları) Cumartesi günü, balıklar sürüler halinde meydana çıkarak onlara doğru gelirlerdi. Cumartesi dışındaki günlerde ise gelmezlerdi. İşte itaatten çıkmaları sebebiyle, biz onları böyle imtihan ediyor (belaya uğratıyor)duk.

A’râf Suresi | 169
Nihayet onların ardından yerlerine birtakım (kötü) kimseler geldi ki (onlar), Kitab’a (Tevrat’a) mirasçı oldular, şu en değersiz/aşağılık (dünya)nın malını (haksız ve yanlış hüküm verme karşılığında değişip) alırlar ve: “Biz (nasılsa) bağışlanacağız.” derler. Kendilerine ona benzer bir mal/menfaat daha gelse onu da alırlar. Onlardan, Allah hakkında hakikatten başkasını söylemeyeceklerine dair Kitab üzerine kuvvetli söz alınmamış mıydı? (Evet alınmıştı.) Halbuki onlar, onun içindekini de (durmadan) okumuşlardı. Âhiret yurdu, ‘Allah’ın emrine uygun yaşayan/günahlardan sakınanlar’ için daha hayırlıdır. Hâlâ (akıllanıp) düşünmeyecek misiniz?

Halbuki onlar icindekini dr durmadan okumuslardi 😢 âh... anlamadan yasamadan okumak... sadece okumak ise yaramiyor idrak etmek yasamak hissetmek lazim ayetleri... israilogullarina benzemekten Rabbim bizleri korusun. "nasilsa bagislanacagiz " ahh ki ahh... nasil emin olunur...

A’râf Suresi | 170
Kitab’a sımsıkı sarılan (Kur’an’ın hükümlerine göre hareket eden) ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz böyle iyiliğe çalışanların mükâfatını zâyi etmeyiz.<b></b>

A’râf Suresi | 175
(Resûlüm!) Onlara (o yahudilere) şu kimsenin haberini oku ki biz ona âyetlerimizi vermiştik de o bunlardan sıyrılıp çıktı (küfre meyletti). Böylece şeytan onu peşine taktı, o da azgınlardan biri olup çıktı.

A’râf Suresi | 176
Eğer dileseydik onu, âyetler ile (iyiler derecesine) yükseltirdik. Fakat o, yere (aşağılık dünyaya) meyletti ve hevesinin peşine düştü. Artık onun durumu köpeğin hali gibidir ki üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, kendi haline bıraksan da yine dilini çıkarıp solur (aşağılık bir haldedir). İşte âyetlerimizi yalanlayanların durumu budur. (Onlara) bu hadiseyi anlat; olur ki iyice düşünür (öğüt alır)lar.

Kendisine dünyalik verilince ve pohpohlaninca degisenler... 😬😔

Hz ömer kendisini övenleri azarlardi sen nefsin icin bana.bunlari söylüyorsun derdi.
Kim güzel sözler duydukca pohpohlandikca kalbinin degismeyeceginden emin olabilir?? Var mi ben asla degismem diyen??

Bazen üzülsekte elestirilmek aslinda daha iyi. Birakin insanlar eksiklerimizi söylesinler nefsimzi kabartmaktan daha iyi degil midir.

Ayetteki yahudilerdemi o sahis gibi olmaktan Rabbim korusun bizleri insallah

Artik onun durumu köpegin hali gibidir diyor ahh..
Her an dan korkmamiz gerek gibi
Dünyada sacma seylere endiselenene kadar acaba bugun ayette gecen köpeklere benzetilen insanlara maymunlara dönusturulwn insanlara benzedimmi diye sorsak endiselensek... baska bir dert bulamayiz kendimize
Çok hassas mevzular bi an ayagimiz kayabilir
Mazallah
Rabbim bizleri hak konusan bizi hakka davet eden kullariyla beraber eylesin insallah bizleri de Onun yolundan sasirtmasin.

A’râf Suresi | 179
Andolsun ki biz, cin ve insanlardan birçoğunu cehennemlik kıldık; çünkü onların kalpleri vardır, onlarla (ilâhî hakikatleri) anlamazlar; gözleri vardır, onlarla (İslâm’a ait gerçekleri) görmezler; kulakları vardır, onlarla (İslâm’a dair emirleri) işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler, hatta daha aşağı/daha şaşkındırlar. İşte onlar, (düşünce, inanç ve yaratılış gayesinden ve Allah’a kulluktan) gafil olanların ta kendileridir. [krş. 8/22; 25/44; 32/13; 51/56; 67/2; 95/5]

A’râf Suresi | 180
Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) ancak Allah’ındır. O halde O’na, onlarla dua edin. O’nun isimleri hakkında eğriliğe sapanları terk edin. Onlar yapmakta olduklarıyla cezalandırılacaklardır.

Bu tür felaketleri uyarilari yaptiktan sonra dikkat edin usulunu ve neye yaklasmamiz neyden kacmamiz gerektiginide söylüyor Allahu teala. Şefkati hissedebiliyor musunuz... sübhanallah.
Tam böyle korkup ümitsiz olcaz arkadaki ayetler... ne güzeller...

A’râf Suresi | 181
Yarattıklarımız içinde (öyle) bir ümmet vardır ki (batıla bulanmış ve batıl birlikteliğinde olmayarak) hak ile rehberlik ederler ve onunla adaleti sağlarlar. [krş. 2/42]


Dünya meseleleri karşısında uyanık olma

"Birçok şey hakkında birçok şey söyleyebiliriz. Çağımız bir yanıyla çok söz edilerek ve akıp giden ve üstelik de akıp giderken bizi, bizim zaaflarımızdan ötürü beraberinde sürükleyen vakıalara gösterdiğimiz tepkilerin çağıdır. Bizler yaşımız, toplumsal durumumuz ne olursa olsun farkına vardığımız gerçekleri varabileceğimiz nihaî doğrularmış gibi kavrayarak bir şeyler söylemeye her zaman hazırız. Belki çoğumuz bir şeyler yaptığımızıda sanıyoruz. Acaba gerçekten yapıyor muyuz??
Yoksa insanın bütün yapabileceği çok temel bazı konularda Rahmân ın veya şeytanın tarafına katılmaktan fazla bir şey degildir diyemez miyiz??

Hepimiz tuhaf bir mantıkî rahatlık içinde, yaşadığımız hayatın bönlüğünü taşıyoruz.
Merakla izliyoruz dünyada olup biteni.
Dünya basınında yer alan yorumları dikkate alıyoruz.
Aldığımız haberler okduuklarımız günlük hayatımız içinde içinde karşılaştığımız yorumlar bizi belki fazlasıyla etkikiyor.bir şeylere karşı çıkıyor bir şeyleri sevinçle karşılıyoruz. Umuda kapıldığımız zamanalr oluyor, hayal kırıklığına uğradığımız dönemler geçiriyoruz. Bütün bu meşguliyetimizin bizi tamamıyla tatmin ettiğini göstermesek bile, seyirci localarımızın rahatlığına bir çok mazeretler bulup bunlarla yetiniyoruz.

Kendimizi dünya meseleleri karşısında uyanık bilgili ve cesur hissettiğimiz nisbette bir bönlük içine düştüğümüzün farkında bile degiliz.


Çağdaş bilinç sahibi kişiler olarak dünyanın karşı karşıya bulunduğu belalara karşı duâya sığınmayı kendimizin hal ve tavrını düzeltmeyi küçük görüyoruz. Buna mukabil aktif başarılı ve mücadeleci olmayı övgüye deger buluyoruz.

Içinde bulunduğumuz ruhî ve maddî zaafa rağmen insanî vasıflarımıza güvenerek dünyevî kuvvetlere karşı gövde gösterisi yapmaya kalkışmamız bizi daha çok çaresizliklere sevkediyor. Sadece maddi ölçülerin sınırların icinde kalarak gösterdigimiz ruhî yani psikolojik ve sosyal tepki bizleri dönen çarkın dişlileri arasında daha çok sıkıştıyor.

Yeryüzünün kirine günahına lanetine karşı yapabileceğimiz tek şey şefkate sevaba hayra hicret etmekten başka bir şey degildir. "

2 Mayıs 2017 Salı

Sevmek ve yaşamak



_Sevmek ve yaşamak_

Herkes bir şeyler sever, değil mi? Ve mesela oraya buraya da yazar "şiir sever", ben bir şiir severim, falanca yazarı şairi severim vs vs... Sosyal medyanın durum tariflemelerindeki tanımlar beni oldukça düşündürür.

Bir çırpıda " ben bir ... severim" denilen şeyler.
Peki neden sevmek yaşamaktır kısmına gelince tıkanırız? Kabul etmek zor gelir. Kafamızda sürekli nasıl neden niye soruları olur.
Karışık mı oldu biraz... misal...Şairin satırlarını okumayı severiz alkışlamayı onun acısının bizde olusturduğu mayhoşluğu belki... ama şairin yaşadıklarını şiiri yaşayınca canımızdan can gider ve isyana düşeriz belki de .  Garip degil mi...
Hani bir söz var ya... herkes yagmura şiir yazdı oysa marifet bulutlardaydı.
Herkes şiirleri yada şairleri sevdi oysa marifet yaşadıklarındaydı.
Hangi acıydı ona o sözleri yazdıran...

Yani demek istiyorum ki : Şiir sevdim derken acısınıda sevdik mi? Yaşayacak hissedecek kadar? Ya peki hissettinse sen sabredebildin mi? Ve peki sen acını nasıl ifade ettin? Şairden aldığın, teslim aldığın yol kat edilmiş bir hakikati nasıl devrettin? Resim? müzik?  Yazı? Hikaye? Film? Oyun?

Onda hakikati hissettin bildin duydun...
Gerçek sanatkarlar hissettirirler çünkü.. peki ya sen? Acılarınla ne yaptın ha?
Sızlanmakla mı kaldın sadece?
Tohumlara dönüştürdün mü?
Kelimeleri çıkarmak için emeğini vermiş kişilere bakıp seviyoruz ya demek umarsızca içi boş... doğru mu? Sevmekten ar etmez mi insan hiç? Sevmeyi de haketmek gerekmez mi? Sevgisinin bedelini ödemişlerden sevgi teslim almışsın yaşama dair hayata dair hakikate dair...peki ya taşımak bu aldığını? bu kadar kolay mı olmalı? Bu kadar sızlanmalı of etmeli mi?
Hıı nasıl olmalı?
.
I am thinking about some poets writings... they are written by people who feel the life...
So should we say just we like it!? Should we say only reading and passing through on our own way. They are giving us sth about reality of life. They are touching our heart. Why.. why we add sth on it? If we like them and their works and if we like their touching style of us. We should bear respectly and add sth on them. Hıı?