Kuran böyle bir perdeden (gbkz: Bakara suresi)nde 70- 75. ayetler arasında bahseder;
--- (gbkz: bakara suresi) ---
68. (Onlar: “Ey Musa!) Rabbine bizim için yalvar (O’na sor) da onun ne biçim (bir sığır) olduğunu bize açıklasın.” dediler. (Musa da: “Allah) buyuruyor ki; o ne çok yaşlı ne de körpe, bunun arasında (dinç) bir sığırdır. Artık emredildiğiniz şeyi yapın.” demişti.
69. Onlar (tekrar): “Rabbine bizim için yalvar da onun renginin ne olduğunu bize açıklasın.” dediler. (Musa:) “O (Rabbim), rengi bakanlara neşe (ferahlık) veren sapsarı bir inektir.” buyuruyor, dedi.
70. Yine: “Bizim için Rabbine dua et de, onun (mahiyetinin) nasıl olduğunu bize açıklasın çünkü bizce, sığırlar birbirine karıştı. Eğer Allah dilerse biz (emredileni yapmakta) elbette doğruya erişmiş oluruz.” dediler.[36]
71. (Musa şöyle dedi): “(Rabbim) buyuruyor ki: O, henüz toprağı ‘sürmek ve ekin sulamak’ için boyunduruk altına girmemiş, hiç alacası olmayan, serbest dolaşan, kusursuz bir sığırdır.” (İsrâiloğulları:) “Şimdi (Rabbinden) gerçeği getirdin.” deyip hemen o ineği (bulup) boğazladılar. (Emre derhal itaat etmeleri gerekirken, isteklerini çoğaltmaları sebebiyle) neredeyse (cayıp bunu) yapmayacaklardı.
72. (Ey yahudiler!) Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz de onun (kâtili) hakkında atışmış (suçu birbirinize atmış)tınız. Allah ise gizlediğiniz şeyi açığa çıkarandır.
73. (İşte bunun için) biz: “(Kesilen sığırın) bir parçasıyla ona (o öldürülen adama) vurun.” demiştik, (onlar da vurunca, ölü dirilip kâtilini söylemişti). İşte Allah, tıpkı bunun gibi ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size âyetlerini (kudretini açıklayan delil ve mucizeleri bu şekilde) gösterir.
74. (b: Sonra, bunun ardından -ibret alıp samimi inanmanız gerekirken- kalpleriniz yine katılaştı); taş gibi, belki de ondan daha katı (oldu). Çünkü taşlardan öylesi var ki içinden nehirler fışkırır; öylesi de vardır ki çatlar da ondan su çıkar; yine öylesi vardır ki, Allah korkusundan (dağdan yuvarlanıp) aşağı iner. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
75. (Ey mü’minler! Yine de yahudilerin) size inanacaklarını mı umuyorsunuz? (b: Halbuki onlardan bazıları vardı ki Allah’ın kelâmı -olan tahrif edilmemiş Tevrat’ı-nı dinlerlerdi de, onu anladıktan sonra, bile bile tahrif eder -bozup değiştirir-lerdi.)
76. (O yahudilerden olan münâfıklar) iman edenlerle karşılaştıkları zaman: “Biz de iman ettik (sen Tevrat’ta müjdelenen peygambersin).” derlerdi. Birbirleriyle tenhada (başbaşa) kaldıkları zaman ise (yahudilerin ileri gelenleri bunlara): “Allah’ın size açıkladıklarını (yani Tevrat’ta bildirdiği Hz. Muhammed’e ait özellikleri), Rabbiniz katında si(zin aleyhini)ze delil getirsinler diye mi onlara söyleyip duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?” derler. [krş. 2/14]
77. (Onlar) bilmiyorlar mı ki Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da (hepsini) bilmektedir?
--- (gbkz: bakara suresi) ---
(b: İşte bu tür insanlar)dır.
(b: Bu insanlar kendi dünya görüşleriyle mutmaindirler.) Bize göre onların ''görüş''ü körlüktür. Hiçbir renkkörü kendi halini bilemediği gibi, eğer biz ''görenler'' ona söylememiş olsak, parlak ve renkli bir dünyayı görememekten dolayı mahrumiyet hissi de duymaz.
Biz ''görenler'' de gerçekliğin bir çok kısmına karşı kör ve sağırız. Nitekim renk tayfının büyük kısmına, belli bir limitin altında veya üstünde kalan seslere köpeklerin alabildiği kokulara, radyomuzun alabildiği işaret ve dalgalara karşı durumumuz böyledir.
Müminler arar ve bulurlar; ataistler aramaz ve bulmazlar; üçüncü kısım ise arar, fakat bulamaz.Her üç durum da (b: ruh ile akıl ilişkisi hakkındadır.) Alemi, her ruh Kant'ın üç tezi içinde, her akıl Kant'ın dört antitezi içinde görür. Bazı insanlarda baskın olan ruhtur, diğer bazılarında ise akıldır. Üçüncü bir kısımda ise ruh ve akıl, sonsuz ve neticesiz olarak sürekli çatışma halindedir. '' (u: Aliya izzetbegoviçe ' in zindandaki notlarından )
İnsanlığa ''özgür olmak'' bağlamında atılan zehirlerin her biri ruhumuzla aramızdaki bağımızı koparıyor aklı öne koyduruyor. modern dünya ise mazallah ruhu zaten saymadığı gibi aklında üstünü örtebiliyor örttürmeye meylettiriyor.
KAntın tezlerine ve izzetbegoviçin görenler duyanlar ve körler diye atfettiği güruhlara baktığımız da bizler hangi grupta yer alıyoruz acaba? görüyoruz diyebiliyor muyuz? yada görüyoruz diye sandığımız şeyler de aslında gerçekliğe bir o kadar uzak mı?
malesef bizler bence üçüncü kısımda yer alıyoruz. Yani akıl ve ruhun sürekli çatışma halinde olması. ''özgürlük savaşçısı'' nın bu izahati uzunca düşünmeme sebep oldu. çağımızın hastalığı bu olsa gerek. körler ve sagırlar kesimine kaymamaya çalışan bizler, bocalayanlar akıl ve ruh arasında gidip gelenler için en azından....... diye bir tabir yok. modern dünyadaki müslümanın kendini teskin ediş sözcükleri '' en azından...'' '''bu zamanda....''
yok yahu azı çoğu yok! Mümin arar ve bulur! ara ki bulasın!
Bul ki bilesin! Bil ki bildirilesin! bildirilesin ki ol'asın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder