31 Temmuz 2016 Pazar

Heybet... sevmek...

http://m.yenisafak.com/yazarlar/ducanecundioglu/dualarimi-kabul-etmemesinden-bildim-onu-14962

Kudret, sadece yapmaya değil, yapmamaya da muktedir olanın sıfatı.
İktidarın başlıca vasfı, eyleyip eylememe kudretidir. Kudret, arzu ettiğini avucunun içine alabilmek kadar, onu elinin tersiyle itebilmektir de. Marifet, arzu etmediğini geri çevirmekte değil, bilâkis çıldırasıyla arzu ettiğinden, hakkında deli divane olduğundan vazgeçmekte.

Vazgeçmek kolay mı?

Kolaylık da, zorluk da gerçekte kişinin vazgeçecek olduğu şey karşısındaki hâlince belirlenir. Çünkü feragatin şiddeti talebin şiddetine bağlıdır. Ne kadar istenildiyse, ne kadar istenilmişse, vazgeçişin ızdırabı da o düzeyde olacaktır.

Aslâ şaşırmamalı, kişi vazgeçildiği kadarıyla ancak vazgeçebilecektir!

* * *
Bir şeyi arzu ve taleb etmenin dört mertebesi vardır:

1. Meyl (eğilim)

2. İrade (istek)

3. Muhabbet (sevgi)

4. Aşk (tutku)

Bu dört terim de duyguların hareketini tanımlamakta.

Meyl, Klasik Fizik''te hareket''ten ziyade hareketin başlangıcını ifade eder. Dolayısıyla elde etmeye, ele geçirmeye, avucunun içine almaya ''meyl'' etmedikçe, o şeyin, kişinin muradı hâline gelmesi düşünülemez. Meyl şiddetlendikçe isteğe dönüşür. İstek arttıkça muhabbete dönüşür. Muhabbet de şiddetlenirse bir süre sonra tutku hâlini alır.

Kişi istenildiği kadar isteyebilir. İstenilmeyen isteyemez.

''Meyl'' kelimesi hakikatte ''temayül'' anlamında kullanılmaktadır, ve öyle de anlaşılmalıdır. Meyl tek taraflı, temayül ise iki taraflıdır. Kendisine meyl duyulan ancak meyl duyabilir. İstek de öyledir. İstenmeyen isteyemez. Dahası, sevilmeyen sevemez. Aşık olunmayan aşık olamaz.

Demek oluyor ki kendisinden vazgeçilmedikçe kimse vazgeçemez!

* * *
Düşünenleri bir kez daha düşünmeye davet ediyor ve dikkatlerini Kur''an''dan iki ayete çekmek istiyorum:

— Allah onları sever, onlar da Allah''ı severler. (5:54)

— Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah''tan razı. (5:119)

Farkedildiyse eğer, bu iki ayette de kullar, Allah tarafından sevildikleri için Allah''ı sevmekte, Allah kendilerinden hoşnut olduğu için O''ndan hoşnut olmaktadırlar.

Yani, Hak sevdiği için sevilirken, halk sevildiği için sevmekte.

Sevmeyi değil, sevilmeyi önemsemeli. Sevildiysek eğer, sevebileceğimizi unutmamalı. Sevgisizlik, sevmeyi bilmemekten değil, sevilmeyi bilmemekten neşet eder. Alacaklı gibi değil, borçlu gibi sevmeli o hâlde! Ne kadar seversen sev borcunu ödeyemezsin. Sevilmenin şükrü eda edilmez çünkü. Karşılıksız sevgi olmaz! Sevgi varsa, işin içinde sevmekten çok sevilmek vardır.

— Hakkı niçin seversin? Ne kadar seviyorsun?

Hiç numara yapma! Sevildiğin için ve sevildiğin kadar.

* * *
Hangisi önce? Hakkın sevgisi mi, halkın sevgisi mi?

Burada bilindiği anlamıyla, yani zaman itibariyle ''öncelik'' yok. Çünkü öncelik ya zat itibariyle, ya da zaman itibariyledir.

Basit bir misal: Kolunu hareket ettiren kişinin koluyla birlikte kolundaki saat de hareket eder. Saatin hareketi kolun hareketiyle eşzamanlıdır. Dolayısıyla kolun saate önceliği zaman itibariyle değil, zat itibariyledir.

Hakkın muhabbet ve rızasının önceliği zaman itibariyle değil, zat itibariyledir. Halkın muhabbet ve sevgisinin sonralığı da keza zaman itibariyle değil, zat itibariyledir. Zâtendir.

* * *
Korkmak bir sevme tarzıdır, kişi sevdikçe korkar. Daha çok sevdikçe daha çok korkar.

Korkmak, gerçekte ihtimam göstermektir. Alacaklıymış gibi değil, borçluymuş gibi sevmektir.

Korkmak sevilmemekten korkmaktır. Terkedilmekten. Kaybetmekten. O''nsuz kalmaktan.

''Heybet'', korku demektir. Hak aşıklarının sıfatıdır. Korkarak sevenlerin. Titreyerek. Heybetle.

Havf, avamın korkusu. Heybet ise büyük âşıkların. Delilerin. Çılgınların. Çıldırasıya sevenlerin. Çıldırasıya sevilenlerin.

* * *
— "Dualarımı kabul etmemesinden bildim O''nu!"

Hz. Ali gibi sen de O''nun kudretini böyle takdir edebiliyor musun ki ey talib, hiç utanmadan "O''ndan korkmamalıyız, O''nu sevmeliyiz" türünden boş lâflar sarfedebiliyorsun?

Sen O''nu dualarını kabul ettiği için sevdiğini sanıyorsun. Sevdiğin o değil ki, kibrin! Şımarıklığın. Zaafların. Kuruntuların. Sen kuruntularını seviyorsun ve onlara Tanrı adını veriyorsun. Kendin yapıp kendin tapıyorsun!

Putperestlik inkârın değil, bilâkis inanmanın zaafıdır! Unutma ki putperestler putlarını Kâbe''nin içinde saklıyorlardı.

Ey talib, sen hiç Kâbe''nin içine baktın mı?

Kendi Kâbe''nin içine...

Not: 27 Ocak 2009 Salı günü saat: 18.30''da Taksim Atatürk Kitaplığı''nda. Bir kez olsun Kâbe''nin içine bakmak ümidiyle.


24 Temmuz 2016 Pazar

Hak ve batılı ayıran kuran

Furkân Suresi | 7
(Bir de) dediler ki: “Bu nasıl peygamberdir ki (bizim gibi) hem yiy(ip içiy)or, hem de çarşı (pazar)larda geziyor? Ona, kendisiyle beraber uyarıcı olacak bir melek indirilmeli değil miydi?” [krş. 6/9; 17/90-95; 23/24]

Furkân Suresi | 8
“Yahut ona (gökten) bir hazine verilmeli yahut kendisinin içinden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil miydi?” (Hâsılı,) o zalimler (mü’minlere karşı da): “Siz, büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz.” dediler.

Furkân Suresi | 9
(Resûlüm!) Bak, senin için nasıl misaller getirdiler de (böylelikle) saptılar. Artık onlar hiçbir (doğru) yol bulamazlar.

Furkân Suresi | 10
O (Allah) öyle yücedir ki dilerse sana, bu (söyledikleri)nden daha hayırlısını, alt tarafından ırmaklar akan cennetleri verir ve senin için köşkler yapar.

Furkân Suresi | 15
De ki: “Bu mu daha iyi, yoksa muttakîlere (Allah’ın emirlerine uygun yaşayan, karşı gelmekten sakınanlara) vaadedilen sonsuzluk cenneti mi? Ki bu, onlara bir mükâfat ve varılacak yer ola(rak bahşedile)cektir.”

Dilersem cennetelri veririm dedigi peygambere dahi dünyada vermemis demiski bu mu iyi yoksa sonsuz cennet mi... peki biz neden hala bu dünyada istiyoruz ki herşeyi bilmem??

Bu sözlerden sonra nasıl ister insan... yada bana nasip olmadi diye mizmizlanir yada ona sahip olamadim diye kahrolur....

Kalbe dikisle dokusak da bu ayetleri 1 saat sonra unutmasak da hicbir sey dokunmasa kalbimize.... of bile demesek.... hıı?? Olmamı?? Âhh insan....

Furkân Suresi | 17
(Rabbin) onları ve Allah’tan başka (bağlanıp) taptıklarını topladığı gün: “Şu kullarımı (emirlerimden) siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yolu sapıttılar?” diye soracak.

Furkân Suresi | 18
Derler ki: “Senin şânın yücedir. Senden başka dostlar edinmek bize yakışmaz. Fakat sen, onları ve babalarını öyle nimet içinde yaşattın ki, (onlar azıtıp) zikri (Kur’an ve hükümlerini) unuttular ve yok olacak bir kavim oldular.” [bk. 2/166-167; 18/52; 29/25; 46/5-6]

Furkân Suresi | 20
(Ey Resûlüm!) Biz senden önceki peygamberleri başka (türlü) göndermedik. Onlar da mutlaka yiyip içer, çarşı (pazar)larda dolaşırlardı. Siz (insanlar)ı birbirinize (durumlarınızın farklılığıyla) bir imtihan (konusu) yaptık. (Bakalım bu farklı durumlarınıza) sabredecek misiniz? Rabbin (her şeyi) hakkıyla görendir. [bk. 12/109; 18/110; 21/8; 23/24]

Siz insanlari birbirinize imtohan yaptik 😰😶

Furkân Suresi | 30
Peygamber de (şikâyetle): “Yâ Rabbi! Benim kavmim bu Kur’an’ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terkettiler.” dedi. [bk. 20/124-127; 41/26 ve dipnotu]

Surenin ismiyle Kurani terkettiler unuttular biraktilar diye cok geciyor olmasi bu surede ilginc degilmi... hakki batildan ayiran furkan dedigimiz kurani unutanlar terkedenler batila kaymakla yüzyüze kaliyorlar.


Mümin varsa düsmani da olacaktir diyor. Dirilis ertugrulda ibnulmarabinin sozleri vardi. Evlat diyordu buna sevinmelisin davanda önüne tas koyanlar olacakki varliginin bir kiymeti olsun. O aklima geldi bi an.

Yine niye varlar niye kotuler niye filan diyoruz degil mi... Allah acilliyor iste evet varlar yarattik biz ama Rabbin sana kafidir diyor. Sübhanallah...

Furkân Suresi | 32
Küfre sapanlar/inkâr edenler: “Bu Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” dedi(ler). Oysa biz onu senin kalbine iyice yerleştirelim diye böyle (peyderpey) indirdik. Hem de onu tertîl üzere (tefekkür için bir okuyuşla) okuduk. [bk. 17/106]

Kalbine iyice yerlessin diye... diyor Rabbimiz... bu meal okumalari da bu yuzden degilmi perderpey okuyoruz bizde kalbimize iyice yerlessin diye... Rabbim yerlestirsin insallah nasip etsin bizlere. Yasayan kuran olabilmeyi. -amin



Posted via Blogaway


16 Temmuz 2016 Cumartesi

Ne olacak diyenlere....

Fitne bitmeyecek müslümanların tarihleri boyunca bu fitneler hep vardı olacakta ne yazıkki... Rabbim bizleri gaflete düsürmesin düşersek o bi anlık gafletteyken canımızı almasın.

Varlığımız değerlerimize karşı savaş açanları ziyadesiyle rahatsız ediyor zaten. Onların bu denli rahatsız olması ümmeti müslüman için varlığımıza bir değer daha katıyor.

Varlığımızla değerlerimizle kendimiz olarak yaşamaya devam! Gerisi de dualar insallah.

Sonuç ne olursa olsun kazanan her daim Allah'tır. Mühim olan biz neredeydik? Onun yoluna yönelen mi? Zalime zulme yardım eden mi? Kazanıp kazanmadığımız o zaman anlaşılacak. Kimin nereye ne kadar yakın olduğunuda kalplerdeki en gizlileri de bilen şüphesiz Allahtır.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun.


Milli irade ve idraksızlık!

Heyhatt!

Gezi olaylarında ağaç için taş için ortalığı birbirine katan kollarına kan grubunu yazarak dışarıya fırlayan okullardaki egitime ara veren erteleyen ancak dünkü olaylara "aşırı"sıfatını layık gören vicdanı buna elveren olayın iç yüzünü başka yöne çekmeye çalışıp hâlâ birşeylere inat eden insanlar...

Vatan kelimesini içinize kim nasıl sokamadı? Yada nasıl bir fitne inanç kin öfke nefret bu kelimeyi içinizden çıkardı?

Işin içine fitne girdi sakin olun dedigimizde falancı olarak yaftalayıp her tür paylaşimi müstehak gören her tür sosyal medyada paylasılan fotografları söylentileri anlamadan bilmeden şahit olmadan paylaşan ama dünkü askerin millete darbe girişimi için sukunet sakinlikten bahseden anlayıp idrak etmeyi beklemeyi ne hikmetse hatırlayan! sakallılarla!vasıfsızlarla! sokağa çıkmamayı savunan ve bundan utanan sayın pek azınlık hâlâ Türk vatandaşı olan insanlar...

Birşeylerin yeri sizde fena değişmiş! Kim olduğunuzu kendinize yeniden sorun lütfen yanlız başkalarına bakarak degil vicdanınıza kendi öz değerlerinize bakarak sorgulayın yeniden.

Yoksa içinizde bu öfke kin nefret korku idrakınızı kimliğinizi aldığı gibi geriye sizden hiçbir degeri bırakmayacak ve insan olamadan herhangi bir beşer olarak göçüp gideceksiniz bu dünyadan...

Dün ingilizce olarak başkalarına şikayet etmedi ülkesinde olanları bu millet! Başkasından yardım dilenmedi!

Aradaki uçurumu ve gafleti göremeyenler kimsiniz!!

Milletini milletle savunan koruyan onur duyanlara selam olsun!!

Elhamdülillah! pek azları dışında vatan kelimesinde birleşen her tür fitne ve ayrımı vatan diyince unutan güzel insanlara selam olsun!

Rabbim sizleri ve değer verdiklerinizi her daim korusun!



Posted via Blogaway