16 Şubat 2014 Pazar

sen de git can kuşum, de var sen de git

Göçmen Kuşlar

hançerlenmiş çatal yürek iki baş
başbaşa vermişler konuşmuyorlar
yetimce gözlerden savruluyor yaş
yağıyor dışarda içli içli kar
çatal yürek hançerlenmiş bir çift baş

bir kuş kör kafeste babasız kalır
kavrulur bir serçe anasızlıktan
ah gülmeyen gözler yollarda kalır
dökülür yaşları vefasızlıktan
bir kuş kör kafeste babasız kalır

yataklar küf gibi zindan kokuyor
küsmeler küsmeler ve barışmalar
bir dost yüreğimde sevgi dokuyor
ayrılık gözyaşı son sarışmalar
yataklar küf gibi zindan kokuyor


herkesle gülünür fakat çilelim
ağlanmaz herkesle unutma bunu
dostluk yemininin üstünde elim
bölmez mi bölmez mi hasret uykunu?
ve gülmek ki tokat tokat çilelim

kadehler dolusu baldıran zehri
gördün, göz kırpmadan nasıl içilir
bilirsin haldaşım bu zalim şehri
burda dirilere kefen biçilir
korkusuz içilir baldıran zehri

bak körpe ceylanlar nasıl vurulur
zalim avcı gezer bizim bağlarda
ceylanları vuran eller de kurur
bir parça kırmızı kir kalır karda
yavru ceylanlar bak nasıl vurulur

hangi dost dikmişti şu tomurcuğu
bağrımın içinde göğerip duran
ey kara günlerin dertli çocuğu
senin nabzın mıdır ranzamda vuran
söyle kim dikmişti şu tomuruğu

ne açmaz gül imiş ah şu bahtımız
ağarsa mı ola kıpkırmızı tan
yad elde kuruldu payitahtımız
hüzün sarayında bir garip sultan
ne açmaz gül imiş ah şu bahtımız

artık güneşlerde kara doğuyor
geçmiyor umudu vuran zamanlar
hayat yıldırıyor hayat boğuyor
bilmem kimin için çalıyor çanlar
güneşler de artık kara doğuyor

bu yağmur bu yağmur niçin yağar ki
görmez mi bir çift göz suluyor yeri
vurulanlara su sunma be saki
kavrulsun garibin yansın yüreği
bu yağmur bu yağmur niçin yağar ki

her seher uzaktan bir horoz sesi
ne çılgın yalıyor parmaklıkları
esiyor Yusuf’un kutlu nefesi
yıkıyor Züleyha kara duvarı
ıraklardan yanık bir horoz sesi

gel yaralı serçem küsme bahtına
vurma kayalara allı başını
anka kuşu olsan geçmem tahtına
bir sen kaybetmedin can yoldaşını
yaralı serçem gel küsme bahtına

ey kara çayımın buğulu kiri
kıvrıla kıvrıla nere gidersin
ötelerden eğer sorarsa biri
bırakmadılar da gelmedi dersin
kara çayımın ey buğulu kiri

mahpus ranzam soğuk yüzüne senin
sahte gülüşleri tercih ederim
meftunu olmuşum demir kefenin
sende yaşar, sende ölüp giderim
mahpus ranzam soğuk yüzüne senin

gece yine kustu bütün kinini
her saniye can çek, kıvran, sabah et
efendi, demirbaş kabul et beni
mevcut listesinin başına kaydet
gece yine kustu bütün kinini

Derde sevdalıyım derde vurgunum
bu sevda düşürür eline cânâ

hep sürüklenmekten inan yorgunum
niye kattın gittin seline cânâ

perişan dağınık ve de bozgunum
ne çare düşmüşüm diline cânâ

Eyyub’um Yusuf’um hadi Mecnun’um
amma dayanamam yeline cânâ

yanmış vurulmuşum, meftun olmuşum
saçlarının bir tek teline cânâ

yüklenme bu denli kurban olayım
yetmez mi savurdun külüne cânâ

derde sevdalıyım derde vurgunum

yerine varmamış dileklerimi
götürün melekler n’olur götürün
soldurmayın açmış çiçeklerimi
Mevla’dan dertlere derman getirin
yerine varmamış dileklerimi…

bütün umutların bittiği yerde
hayret ölüler de volta atarmış
inanmazsan civan bak yarıver de
gönül mezarımda kimler yatarmış
göster can alıcı o melek yerde

doğduğum yerlerde vurgun mu oldu?
sular mı yürüdü memleketime
soldu, gün görmemiş menekşe soldu
kaç hançer saplandı safiyetime
doğduğum yerlerdevurgun mu oldu?

arasıra kuşum uç üzerimden
vefasızım amma belki özlerim
bir de sen oklama ta can yerimden
gel, bugün de taşma ırmak gözlerim
kuşum arasıra uç üzerimden
göç eden kuşların gözleri kara
dayan gülüm dayan bahar gelecek
muhabbet ne büyük kapanmaz yara
ölecek yaralı serçe ölecek
dönecek mi söyle kuşlar bahara?


Bir güzel düş gibi bir hayal gibi
sen de git can kuşum, de var sen de git
dost mezarı içim bulunmaz dibi
düşersem aklına el aç niyaz et
belki bir su yürür…içim çöl gibi…

Mustafa İslamoğlu

15 Şubat 2014 Cumartesi

Gel ey...

'' Ömürler geçti, sen yoksun, gel ey bir tanecik Ma'bud,
Gel ey bir tanecik gaib, gel ey bir tanecik Mevcud.

Ya sıyrılsın şu vahdet-gahı vahşet-zar eden hicran,
Ya bir nefhanla serpilsin bu hasir kalbe itminan.
Hayır, imanla, itminanla dinmez ruhun ye'si!
Ne afak isterim sensiz ne enfus, tamtakır hepsi!

Senin mecnununum, bir sensiz ancak taptığım Leyla;
Ezelden sunduğum şehla-nigahın mestiyim hala
Gel ey saki-i baki, gel, Elestin yadı şadolsun:
Yarım peymane sun. bir cür'a sun, tek aynı meyden sun!
Gel ey dünyaların Mevla'sı, ey Leyla-yı vicdanım,
Senin yadolduğum sinende olsun, varsa, payanım! ''

Mehmet Akif Ersoy

12 Şubat 2014 Çarşamba

Ezan-ı muhammediye...

 gün gelecek kimlere ne ifade edecek meçhul olan sözcük.
 kıymet bilip, şükretmeye layık.
 alışmamaya çalıştığım! zira alışkanlık olunca bilinç görevini eda edemiyor...

 evet, gün gelecek...

 ''  ....

 biz istanbuldan yedinci koloniye uçacaktık. Hayatımda ilkti o. İlk kez kendi gözlerimle gerçek bir inek görüyordum, tabii eğer gerçekse. Dur bakıyım, ona bir şey deniyor.

  kurban, diye yardım etti. Şakakları kırışmamıştı ama yaşlıca gözüküyordu. sohbetin üçüncü konuğuydu. Çok eski insanlarda kurban etme geleneği varmış. Hayır sadece hayvanları canım. Ben hiç görmedim böyle bir merasim. Ancak bir makale okumuştum bu ''kurban '' konusunda. Annemde anlatırdı bana. Onun çocukluğunda, hâlâ, inek,koyun,keçi kesen insanlar varmış. Hatta annem derdi ki, kesilen bu hayvanlardan başkalarına  da vermek gerekirmiş.

 gerekmek mi, dedi bu yazının en başında konuşan genç, neye göre gerekmek, tam anlamadım...

 Sanırım Tanrı'nın emri olarak, yani Tanrı'ya karşı bir görev...

 hadi yaa! dedi, bu yazının ikinci konuşanı, 2820'lerde hâlâ böylesi inançlar var mıymış? Allah Alllah!

 Şimdi bile var, dedi şakakları kırlaşmayan ama yaşlıca gözüken insan; kaşları pembeden kızıla geçiyordu. Şimdi bile dünyanın,ayın hatta tüm uzayın kimi bölgelerinde çeşitli dua sesleri duyuluyor.

 Dua mı dedin?

 Yani işte Tanrı'ya sesleniyorlar filan... 7. uzay Savaşı sırasında CNC silahları kullanılmasaydı bütün o tv arşivleri yok olmayacak, biz de böyle sorular sormayacaktık. Dua evet, Tanrı'ya ululayan, ona yakaran kelimeler...

 Bir örnek verebilir misin? dedi ikinci konuşan genç. Gözleri yeşilden elaya bozuyordu. Yani ne gibi oluyor...

 ''Allahuekber! Allahuekber! ''

 Dünya'nın oradan geliyordu ses.

''Allahuekber! Allahuekber! ''

 Şimdi üçüde büyülenmiş gibi Dünya'ya bakıyor, hayatlarında ilk kez duydukları bu garip seslenişin anlamını kavrayıvermek üzereymişcesine Dünya'ya doğru bakıyorlardı. 

 Asya'nın batısında sabah ışıkları yükseliyordu.

 2003 ''

Abdullah harmancı-seni ne ihtiyarlattı?

Kibir ve kitaplık

'' ...
kitaplar bizi kirletiyor demişti serhat'a. bizler gururlu, kibirli, kendimizde bir 'renk' gören kişileriz..
kendimizi çevremizdeki insanlardan üstün görüyoruz.

elimizden ve dilimizden (gbkz: mevlana) düşmüyor. kitaplarımızın en hatırlı yerinde (gbkz: mesnevi) var. ama biz hala kitaplarımızı insanları aşağılamak için kullanıyoruz. belki de vazgeçmeliyiz kitaplardan, belki de (gbkz: hz. ömer)'in yamalı elbise giymesi gibi, gururumuzu kıracak işler yapmalıyız, demişti.
... ''
Seni ne ihtiyarlattı? - Abdullah harmancı

ahh insanoğlu el muhasibi'nin er riaye de bolca bahsettiği  riya ve insandaki dürtü meselesi küçücük bir kitap okuma mevzuunda da boy gösteriyor malesef.

amellerimiz niyetlerimize göreydi değil mi... iyi bir niyetle kitap kurmaya çalışırken bile içimizdeki bu dürtüyü susturacak yada bunun bilinciyle şaşalı değilde biraz daha mütevazice oluşturulmuş yada sergilenmiş kitaplıklar yapmak da müslümanca bir tutum olacak gibi gözüküyor bu durumda.


oysa ne çok hayran kalırdım
iç mekandaki o boy boy kitaplıklara ve sırf o niyetle düzenlenmiş odalara
ve dahii isterdimmmm
isteriimmm
ama artık isterken içim acıyor vesselam...

10 Şubat 2014 Pazartesi

Haberler...

 işte haber sana ey müslüman;

araf suresi 168. ayet;

'' araf 168. ayet ; Biz onları yeryüzünde parça parça topluluklara ayırdık. Onlardan iyi kimseler vardır. İçlerinden öyle olmayanları da vardı. Belki dönüş yaparlar diye de onları güzellikler ve kötülükler ile sınadık. ''

isra suresi 104. ayet;

'' Bunun ardından İsrailoğullarına şöyle dedik: “Bu topraklarda oturun, ahiret va’di (kıyamet) gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.” ''

 isra suresi 4. ayetten 12. ayete kadar;

 ''Biz, Kitap’ta (Tevrat’ta) İsrailoğullarına, “Yeryüzünde muhakkak iki defa bozgunculuk yapacaksınız ve büyük bir kibre kapılarak böbürleneceksiniz” diye hükmettik. ''

'' Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va’d idi.''

 ''Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık. ''

'' İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis’e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.) ''

''Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de (cezaya) döneriz. Biz cehennemi kâfirlere bir zindan yapmışızdır.''

 '' (9-10) Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler. ''

 ''İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir.''

 toplumların öbek öbek ayrıldığını ve yeryüzüne dağılarak yaşadığını bildiren Rabbimiz Yahudiler için önceleri alman yahudi mahallesi vs gibi ayrılmışsalarda  sonraları toparlanıp şimdilerde israilde birleşmişlerdir. ve ayetlerde görüldüğü üzere; onların güçlenip çoğalacağını haber veriyor bizlere...ta ki kıyamete kadar...

kıyamete çok çok az bir vakit kala yahudilere karşı müslümanların üstün geleceği bildirilir ve yahudiler tamamen yok olur. ancak o vakit öyle bir vakittir ki artık her şey geçmiştir. denir ki işte o anda dilenci dahi verdiğin sadakayı almaz çünkü az sonra kıyamet kopacaktır, dünyada ki sınav bitecektir.

4 Şubat 2014 Salı

Geldim geleli...

'' Ben geldim geleli açmadı gökler;
Ya ben bulutları anlamıyorum,
Ya bulutlar benden bir şeyler bekler.
Hayat bir ölümdür, aşk bir uçurum..

Ben geldim geleli açmadı gökler. ''
Sezai Karakoç

3 Şubat 2014 Pazartesi

Su ve Sızı

'' Sızıyı gideren su.
Suyun sızladığını kimseler bilmez. ''
ismet özel

sızılı suyun duyulmaz ışığı...
işıklı suyun sızısı bilinmez...
sızılı işığın suyu bilinmez...

ol sızı ki işık başka gider su başka...
ahh o su ki gider sızılıca...
işık duyar, dahi su bilir ki
bu gidişler bir başka...